Şerbetlerin padişahı demirhindi
Osmanlı’da gül, nilüfer, menekşe, zambak gibi çiçekler şerbete dönüşürdü. Meyve şerbetlerinin en meşhuru ise Kanuni’nin bir tasına bir kese altın verdiği demirhindi idi. Şerbet ustası Ali Güler’e göre, “38 çeşit baharattan yapılan demirhindi, her derde devadır, ‘şerbetlerin padişahı’dır.”
Baharat, çiçek ve meyveden üretilen Osmanlı şerbetlerinin faydası saymakla bitmiyor. Asli reçetelere uygun şerbet üretimi yapan Ali Güler, şerbetin sofra kültürümüzdeki yerini anlattı. Güler, “Osmanlı döneminde şerbetler sadece ramazan ayında değil yılın 365 günü tüketiliyordu.” dedi.
HZ. MEVLANA’NIN BAŞUCU İÇECEĞİ: SİRKENCÜBİN
Modern içeceklerin keşfinden önce, özellikle sıcak doğu medeniyetlerinde; ferahlatıcı olarak yüzlerce yıldır şerbetlerin tüketildiğini vurgulayan Güler, “Şerbetlerin ortaya çıkışı Selçuklu dönemine dayanır. Selçuklu mutfağının en önemli şerbetleri, Nardenk ve Sirkencübin şerbetidir. Özellikle Sirkencübin şerbeti, Mevlevi mutfağının en önemli içeceklerinden biri olup Hz. Mevlana’nın başucu içeceklerindendi.” dedi.
MEYVE VE ÇİÇEKLERDEN YAPILIYOR
Şerbetlerin, Osmanlı mutfağında 15. yüzyıldan sonra görülmeye başladığını söyleyen Güler, “Osmanlı sarayını görme fırsatı bulan seyyahlar, her türlü meyvenin yetiştirildiği akıl almaz güzellikteki bahçelerden söz ederlerdi. Osmanlı döneminde, hem meyve hem de çiçeklerden şerbet, reçel, şekerleme ve hoşaf yapılırdı. Sarayın ve zengin sofralarının gözde şerbetleri gül, nilüfer, menekşe, zambak gibi çiçekler şerbete dönüşürdü. Önemli konuklara bu şerbetler ikram edilirdi. Meyvelerden yapılan demirhindi, vişne, kayısı, nar, subye (kavun çekirdeği) gibi şerbetler de Osmanlı’nın ünlü şerbetleri arasındaydı.” dedi.
BİR TAS ŞERBETE BİR KESE ALTIN
Şerbetin ne kadar özel bir içecek olduğunu bir hikayeyle anlatan Güler, “Kanuni Sultan Süleyman bir gün Yeniçeri Ocağını ziyaret eder. Kendisine, bir tasın içerisinde demirhindi şerbeti ikram edilir. Demirhindi şerbetini içen Kanuni, şerbeti çok beğenir ve içtiği tasa 1 kese altın bırakır. Bu olaydan sonra, şerbet kasesine altın bırakmak ikram geleneği haline gelmiş ve padişah ne zaman yeniçeri ocağını gezse, içtiği tasın içine 1 kese altın bırakarak onları ödüllendirirmiş.” dedi.
Bütün şerbetlerin bedene iyi geldiğini ifade eden Güler, “Demirhindi şerbeti 38 çeşit baharatlardan hazırlanan ve her derde deva olan bir şerbettir. Çok fazla faydası olduğu için biz demirhindiyi ‘şerbetlerin padişahı’ olarak adlandırıyoruz. Mide asidini dengeler, kan yapar ve bağışıklığı güçlendirir. Misk-i amber şerbetinin en önemli özelliği de insanı rahatlatması ve sakinleştirmesidir. Subye şerbeti, Fatih Sultan Mehmet Han’ın en sevdiği şerbetlerden biridir. En önemli faydaları akciğer sağlığını korur, kansızlığı giderir ve böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar.” dedi.
Ustasından nane şerbeti tarifi:
Hazırlanışı: Tencerenizin içerisine şekeri ilave edin. İçerisine; limon ve elmaları rendenin ince yüzüyle rendeleyin. Rendelediğiniz limon ve elmaları avucunuza aldıktan sonra 10 dk rengi çıkana kadar ovalayın. Naneleri bıçak yardımı olmadan elinizle kopartın ve şekerle beraber avucunuzun içinde zerrelerini çıkarmış olmak için uzun süre ovalayın. Tencereye ilave edin. Üzerine su ilave edin. Şerbeti kaynatmadan, karıştırarak şekerin erimesini sağlayın. Yaklaşık 6 saat demlemeye bırakın. En son olarak, rendelediğiniz limonların suyunu ilave edin ve şerbetinizi güzelce süzün. Tekrar yaklaşık 4-6 saat arasında buzdolabında demlendirin. Şerbetiniz hazır. Afiyetle içebilirsiniz.
Yorum Yazın