BIST8.654,39%-1,58
USD34.2316%-0.01
EURO37,0018%-0.14
ALTIN3.004,23%0.40

Bugün neden Hanzala gücünde bir sembol üretemiyoruz?

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
18 Ekim 2024 10:41

İsrail bütün insani duyguları yok edilmiş, karşısına çıkan her canlıyı yok etmeye ayarlanmış bir terminatör gibi önüne geleni yakıp yıkıyor. Gazze’de hastane, okul, mülteci kampları, cami, kilise bombalayarak yok ettiği hayatlar, yıktığı bina enkazlarının altında insanlıktan, medeniyetten geriye bir şey bırakmıyor. Daha dün Deyr el-Belah’takiAksa Şehitleri Hastanesi’nde yerlerinden edilenlerin çadırlarını hedef alan saldırısını bir Nazi Holokostu ile karşılaştıranlar oldu. (Holokost, Nazi Almanyası rejimi ile onun müttefikleri ve işbirlikçileri tarafından Avrupa’daki altı milyon Yahudiye karşı devlet desteğiyle sistematik olarak gerçekleştirilen zulüm ve katliamları ifade eder. Holokost, Avrupa genelinde 1933–1945 yılları arasında kademeli olarak gelişen bir süreçtir.)

İçinde diri diri yakılan insanların görüntülerini Nazi Holokostu yaşandığı esnada dünyada kaç kişi izliyordu? Kaç kişinin gözü önünde cereyan etmişti Holokost? Holokost’a dair bilinenler, artlarında kalan bazı kalıntılar, sayılı bazı yaşayanların sonradan anlattıklarından başkası değil. Ama o anlatılardan bütün dünyanın güya vicdanını ayağa kaldıran ve onun üzerine yeni bir hümanist etik inşa etmeyi sağlayan vicdanları sızlayan hikayeler çıkmıştı.

Oysa Gazze’de yaşananlar bütün dünyanın gözü önünde, canlı canlı yaşanıyor. Soykırımcı terminatör, insanlık dışı bir yok edici, karşısına çıkan her canlıyı düşman olarak tanımlayıp yok etmeye kilitlenmiş durumda. Bütün bu yaşananların en trajik yanı bu yok edici makinayı çalıştıranların bile durdurmak istediklerinde durduramayacak olduğu.

Bebekler, çocuklar, kadınlar, siviller en vahşi bir kıyımla bu yok edicinin acımasız saldırılarıyla canavarca, vahşice yok ediliyorlar. 80 yıldır bize Holokost draması yapan hâkim/egemen güçler; Filistinlilere, Müslümanlara karşı uygulanan bu canlı Holokost’a karşı rezilce kör ve sağır. Hatta neredeyse yok ediciyi, yok edici eylemlerini icra ederken de suçlama makamındalar. Bu yok edici terminatörün nihayetinde kendi başlarına bela olduklarının farkında bile değiller. Her zaman olduğu gibi bu hususta da Türkiye yalnız bırakıldı. Öylesine sağırlaştılar ki Türkiye’nin attığı çığlığı bile duyamaz hâle getirildiler.

İslam dünyasının tamamı neredeyse terör devlet için bir av sahası olarak, bizzat İsrail’i kuran düzen tarafından inşa edildi. Hiçbir ülkeye İsrail’e karşı duracak, onu durdurabilecek bir görev yüklenmedi, İsrail’in işlerini kolaylaştırdı. İslam dünyasının taşıdığı potansiyelin İsrail karşısında yetersiz olmadığını, onu durdurmaya da haritadan silmeye de yeterli olduğunu herkes biliyor. Bu bilinenin; akıllı ve stratejik bir şekilde harekete geçmesi için bir siyasi irade gerekiyor. İslam dünyası olarak bilinen devletleri, herkesin başka hesabı olsa da liderlerini bir araya getirip ortak ve güçlü bir tavır almaya ve İsrail’in bu saldırgan işgalci politikalarına destek veren ABD’ye ve AB’ye karşı bir duruş sergilemeleri şarttır.

Dünyanın gözü Türkiye’dedir. Türkiye ümmetin ve zulme uğrayan/uğratılan bütün mazlumların umududur. (Eğitimi-kültürü-kendi medeniyet dinamiklerini; Batı’nın emrindeki aydınlarının/bürokratlarının emrine veren iktidara ve içinde bulunduğumuz putperest Kemalizm rejime rağmen) Aydınımız; kendine gelmeli, özüne dönmeli, kendi değerleriyle buluşmadan olmaz. İsrail’in bu saldırgan işgalciliği karşısında çözüm nihayetinde tek devlet olacaktır. İsrail’in bu çözümde bir yeri olmayacaktır. Çünkü bu kan emici vampir emperyalist terör devleti, bu gidişatla eninde sonunda kendini yok edecektir. Başkenti Kudüs olan bir İslâm Devleti İnşallah kurulacaktır. Bu devleti kuracak olanlar da Filistin direnişinin en güçlü sembollerinden Hanzala gibi mücahid ruhu taşıyanlardır. Peki bugün neden Hanzala gücünde bir sembol üretemiyoruz? Cevabını Filistin direniş edebiyatına dair çalışmalarıyla Türkiye’de çok önemli bir boşluğu dolduran kıymetli Peren Birsaygılı Mut Hanım versin.

““Biz yaklaşık 100 seneden bu yana Filistin’de devam eden büyük bir haysiyet ve insanlık hikâyesine şahitlik ediyoruz. Biz bu haysiyet hikâyesinin neresindeyiz? Bu haysiyet hikâyesine, bir şekilde ucundan kenarından da olsa nasıl dâhil olabiliriz? Bizim karşımızda büyük bir disiplinle ve ciddiyetle çalışan bir düşman var. Biz bu düşman karşısında ağlamayacağız. Biz çok çalışacağız. Ancak bu şekilde Filistin davasına destek olabiliriz.

Evet, ağlamayacağız, yılmayacağız, ye’se düşmeyeceğiz, modern çağın iğvalarının bizi yolumuzdan çevirmesine müsaade etmeden mücadeleyi sürdüreceğiz.”

Filistin direnişinin en güçlü sembollerinden Hanzala, 13 Temmuz 1969’da Kuveyt’te doğdu.Kendisi de Filistinli bir mülteci olan Nâcî el-Alî, -muhtemelen dünya çapında şöhrete kavuşacağını tahmin bile etmediği- Hanzala’yı yalınayak, sırtı bize dönük ve elleri arkasında bağlı biçimde çizdi.

“Hanzala, insanlara hep kendi olarak kalma sözü vermiş bir çocuk. Ben onu pek de güzel olmayan bir çocuk şeklinde çizdim. Saçları, dikenlerini silah olarak kullanan bir kirpiyi andırıyor. Hanzala iyi beslenmiş, mutlu, rahat veya şımartılmış bir çocuk değil. O, mülteci kampındaki bütün çocuklar gibi yalınayak. Hanzala, aynı zamanda beni yanlışlar yapmaktan koruyan bir sembol. Kokusu amber gibi. Elleri ise, bize dışarıdan sürekli dayatılan çözüm önerilerini reddettiğinin bir simgesi olarak, arkasında bağlı. Ne zaman vatanımıza dönebilirsek, Hanzala da o zaman normale dönecek ve büyümeye başlayacak. Tabiatın kanunları şu anda ona işlemiyor, çünkü o sıra dışı. Ama zaten, ufacık bir çocuğun vatansız kalması da tabiatın kanunlarına aykırı değil mi? Hanzala, çağının hiç ölmeyecek bir tanığı. Dünyaya aniden geldi ve onu hiç terk etmeyecek. Bu karakter, hayatta kalmak için doğdu. Ben de öldükten sonra bile onun içinde yaşamaya devam edeceğim.” Hanzala yaşamaya ve sessiz ama güçlü çığlıklar atmaya devam ediyor. Duyulmasını bekliyor.

“Filistin Direnişinde Hanzala” başlıklı albümün Taha Kılınç’ın arka kapak yazısı ile bitireyim. “Düşmanları onu, parmaklarını aside batırmakla tehdit ediyordu. Ama o, parmaklarıyla insanlık tarihinde silinmez bir iz bıraktı. Fırçasının darbeleriyle hem Siyonist işgalcileri hem de Müslüman dünyadaki ikiyüzlü samimiyetsizleri sürekli sarstı ve rahatsız etti. Hanzala ve yiğit babası… Ruhun şad olsun!”

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı