BIST9.637,45%-0,44
USD32.5043%0.23
EURO34,6323%0.48
ALTIN2.478,65%-0.18

Organizasyonların-Siyasal Partilerin Davaya, Dava Ruhuna ve Dava İnsanına Olan İhtiyacı -I-

Prof. Dr. Ömer Özyılmaz

Abone OlGoogle News
25 Kasım 2019 11:46

Bir önceki yazımızda siyasal partilerin fonksiyonlarıyla ilgili olarak şu tespitleri yapmıştık. Siyasal partiler:

* Bir dava, bir dünya görüşü ve bir bakış açısına göre ortaya çıkarlar, teşkilatlanırlar, politikalar oluştururlar; onunla halkın huzuruna çıkıp, ülkeyi yönetmek üzere yetki isterler.

* Varoluşları gereği, Ülkedeki halkın bütününe, hatta bütün dünyaya davalarının bütününü anlatır, takdim ederler.

* İnformel birer eğitim kurumu gibi çalışırlar. Programları çerçevesinde halka belli inanç, anlayış ve yaşam biçimlerini anlatır, onları eğitir, kabul ettirmeğe çalışırlar.

* Kamuoyunu, çok büyük ölçüde siyasal partiler oluştururlar.

* Halkı temsil ederler ve böylece ‘temsil’ konusunu kurumsallaştırırlar.

* Kendi anlayışları doğrultusunda kadro yetiştirir, onları siyasete taşır, ilerleyip gelişmelerini sağlarlar. Var olan diğer kadroları da etkileyerek, kendi yanlarına çekmeğe çalışırlar.

* İktidara geldiklerinde de, kendi plan ve programları çerçevesinde Ülkeyi yönetirler. Öyle ki, günümüzde artık büyük ölçüde ülkeler, siyasal partiler tarafından yönetilmektedir.

* Günümüzde siyasal partiler, ‘devlet yönetimine giden’ yegâne ve meşru yoldur.

Bütün bu fonksiyonlar, insanları cezbeder, çeker ve onların siyaset sahnesinde olmalarını sağlar. Siyasetin ve siyasal partilerin böyle bir gücü vardır. Başka nedenlerden dolayı da siyaset çekicidir, cazibesi çoktur. Nitekim asırlardan beri, siyaset sahnesinin ne kadar cazip, yoğun ve dinamik olduğunu görüyoruz. Bu durumda belli bir davası ve dünya görüşü olan ve bunu, ülkesinde uygulamayı kendisine yegâne hedef edinmiş insanları düşünün; bunlar için artık siyaset, siyasal partiler ve davaları, hayatlarının merkezine yerleştirdikleri çok önemli birer unsur olurlar. Bu durumu, kendi davalarının, ülkelerinde uygulanması için çok önemli bir zemin oluşturduğunu görürü, araç-amaç çerçevesinde her ikisine de bütün benlikleriyle sarılır ve çalışırlar. İşte biz buna, ‘dava’; bu ruha, ‘dava ruhu’; onu kuşanan insana ya da insanlara da ‘dava insanı’ diyoruz.

Herhangi bir organizasyonu ya da siyasal partiyi bir dava, dava ruhu ve dava insanları, yürütür, hedeflerine ulaştırırlar. Bunların her üçünün de canlı, dinamik ve aktif olmasıyla, davanın hedefine ulaşması arasında güçlü bağlar vardır. Bunlar güçlü olursa, dava hedefine ulaşır, birisi ya da diğerleri zayıf olur veya fonksiyonel olamaz ise, o oranda dava da hedefinden uzaklaşmış olur. Her partinin ya da organizasyonun, böyle billurlaşmış ve sembolleşmiş bir davaya, dava ruhuna ve dava insanına ihtiyacı vardır ve bu ihtiyaç, hayati önem taşır. Çünkü billurlaşmış ve sembolleşmiş bir dava ve dava ruhu, hem insanları çeker/cezbeder.

‘Dava kavramı’, üç anlama gelmektedir. Birincisi: ‘Dava’yı bütünsel olarak ele almak, geçmişini, bugününü ve geleceğini canlı, diri ve dinamik tutmaktır. Ülkede ve dünyadaki değişim ve gelişmeleri sağlıklı bir şekilde karşılayabilmesi için, sürekli olarak kendini yenilemesini, başkalaşmadan kendi çizgisinde gelişmesini sağlamaktır. Ayrıca ülkede ve dünyada bireysel, toplumsal ve uluslararası sorunlara çözüm üretmesini sağlayacak kıvama gelmesini, daha da anlaşılabilir ve uygulanabilir noktaya ulaşmasını sağlamağa çalışmaktır. İkincisi: Bir organizasyon oluşturma, onu kitlelere maletme, onun vasıtasıyla dava insanlarını bulma, yetiştirme, geliştirme, hazırlama ve dava meydanına sunma; davayı insanlara anlatma, öğretme ve yaşanmasını sağlama çabasıdır. Üçüncüsü de Dava, hem bir kimliktir, hem gidilecek dinamik bir yol, hem dava yolunun işaretleri hem de yolun kilometre taşlarıdır.

Bizim için DAVA:

* İslam’ın bir bütün olarak ele alınması, öğrenilmesi, yaşanması, yayılması, ülkemizde, gönül coğrafyamızda ve bütün dünyada etkin olması için çalışmaktır. Buna bütün Müslümanları ortak etmektir.

* Bireyin, toplumun ve insanlığın ürettiği bütün kötülük ve yozlaşmalara karşı çıkmak, onlarla mücadele etmek, teoride ve yaşantıda güzel ahlak örnekliği sergilemektir.

* İnsanları Rabbinden uzaklaştırıp, kullara kul yapan İslam dışı dünya görüşlerine ve ideolojilere karşı mücadele vermektir.

* Ülkemizi iman, ahlak, kültür; sosyal, siyasal, tarım, ekonomi, teknoloji gibi, hayatın maddi-manevi bütün alanlarında güçlü kılmak, geliştirmek ve kalkındırmaktır.

* Emperyalizme karşı ülkemizin, gönül coğrafyamızın ve mazlum milletlerin hak ve hukukunu savunmak, onunla sonu gelmez bir mücadeleye girişmektir.

İşte bütün bu güzellikleri, ancak dava insanları yerine getirebilir, gerçekleştirebilirler.

Yarın, Dava Ruhu ve Dava İnsanı nedir, onları inceleyelim

Prof. Dr. Ömer Özyılmaz

Akit TV köşe yazarı