BIST9.702,42%0,17
USD33.9694%37.6639
EURO37,8048%44.6691
ALTIN2.819,17%0.34

Hava Harp Okulu mezunları da ‘Adnan Menderes’in askerleriyiz’ diye mi bağırmalı

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
05 Eylül 2024 10:25

Türkiye tarihin kafesinden kurtulamıyor bir türlü; mezardan yönetiliyor.

Helalleşemedik tarihimizle. Sultan Abdülaziz, Sultan 2. Abdülhamid, Sultan Vahdettin gibi gerçekte olduğundan farklı yüzlerin asılı durduğu bir sahte portreler mezarlığıdır tarihimiz.

Harp Okulu resmi töreninde yemin ettikten sonra bağra çağıra toplaşan 300 teğmenin kılıçlarını şakırdata şakırdata ettikleri planlı korsan yemin sırasında attığı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganı kamuoyunda tepkiyle karşılandı haklı olarak.

Resmi yeminin yanında mezunların üçte birinin bir kadın teğmenin etrafını alarak darbe çığırtkanlığı yaparcasına 15 Temmuzdan sonra kaldırılmış olan sözde “yemin”i okumaları disiplinin, emir-komuta zincirinin olmazsa olmazını teşkil ettiği askeriyemize yakışmadı.

Milli Savunma Bakanlığı onlar mezun oldu, olayın artık bizimle ilgisi yok, mealinde apolojetik bir açıklama yaparken teğmenlerin izinli oldukları ifade edildi; kılıç şakırdatanların kime karşı sorumlu olduğu ve hesap vermesi gerekiyorsa kimin hesap soracağı meselesi boşta kaldı. TSK mı denetleyecek, Adalet Bakanlığı mı?

Kafamız yeterince karışmışken bir tv spikeri “Harp Okulu’nu Atatürk’ün kurduğunu, dolayısıyla teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diye bağırmasından daha tabii bir şey olamayacağını ağzından kaçırıverdi.

Bu arada Mustafa Kemal’in, doğmadan 47 yıl önce Harb Okulu’nu nasıl açacağı merak meselesi oldu. 1834 yılında Sultan 2. Mahmud’un açtığı okulda “Sultan Mahmud’un askerleriyiz!” denilmesi yakışık almaz mıydı aynı mantıkla gidersek!

Böylece Türkiye’de sivil-asker tartışmalarında yeni bir dönemece girildi. Şahsî kanaatim, bu sloganın, törende “Başkomutanınız olarak konuşuyorum” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik bir cevap olduğu yönünde. Biz seni değil, Mustafa Kemal’i başkomutan tanıyoruz demektir bu.

Nitekim Ömer Çelik de hükümet adına yaptığı açıklamada Atatürk’ü “ebedî başkomutan”, Erdoğan’ı ise “başkomutan” diye konumlandırarak meseleyi halletmiş göründü ama bu bir orta yolu bulma çabasıydı; daha doğrusu İnönü’nün kendisini Milli Şef yapabilmek için Atatürk’ü “Ebedî Şef” ilan etmesinde olduğu gibi bir ara yol bulma çabası.

Eğer tv spikerinin dediği gibi –gerçekte kurucusu olmadığı halde öyle imiş gibi gösterdiği- teğmenlerin Harp Okulu’nun ‘kurucusu’ Atatürk’ün adını haykırması meşru ise Hava Harp Okulu’nun kurucusu da Adnan Menderes’tir. O zaman Havacı teğmenler kılıç şakırdatırken “Adnan Menderes’in askerleriyiz!” mi demeliler?

Böyle mantık olur mu?

Devletler tüzel kişiliklerdir. Milletler varlıklarını tarihten alan sosyal kuruluşlardır. Şahıslar ise fanidir.

Devlet ve millete sadakat yemini edilebilir ama şahıslara yemin veya bağlılık olmaz. Faniler vazifelerini yapıp tarihe mal olmuştur. Devletler ve milletler nehirler gibi tarihin bağrından çıkıp kıvrıla kıvrıla bugüne ulaşır. Bugün de nihai durak değildir. Tarih nehrinin önünü kesip göle çeviremezsiniz.

Ne demiştik? Rahmetli Adnan Menderes’in hizmetleri saymakla bitmez. 1 Ekim 1951 günü törenle açılan Hava Harp Okulu da onun kazandırdığı kurumlardandı.

Törene Menderes haricinde Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Milli Savunma Bakanı Hulusi Köymen, Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytinoğlu, Sağlık Bakanı Ekrem Hayri Üstündağ, Amerikan Yardım Heyeti Başkanı General Arnold, aynı heyetten Hava Eğitim Albayı Robert L. Deleshaw da katılmış, okul 100 öğrenciyle eğitime başlamıştı.

Uçalım, yükselelim, güneş, yıldız gel diyor,

Bu yurdun bekçisiyiz, gökler bizi bekliyor

mısralarını içeren marş heyecanla dinlenmiş, okul komutanı “Başvekil Menderes’in uğurlu elleriyle faaliyete geçen okul için hükümete minnettar olduğunu” dile getirip şöyle devam etmişti sözlerine:

Türk tarihinde ilk defa böyle bir okulu gerçekleştiren Adnan Menderes ismi okulun tarihinde daima minnetle anılacaktır.”

Menderes ise gösterilen teveccühe teşekkür ettikten sonra öğrencilerin ellerini teker teker sıkıp beraber yemek yemişti. Ayrılırken şu sözleri söylediği kayıtlara geçmiş:

Artık benim de bir mektebim var. Eskişehir’e gelişlerimde mutlaka sizi ziyaret edeceğim. Çalışmalarını gözümden kaçırmayacağım. Allah muvaffak eylesin.”

17 Eylül 1961 günü İmralı adasında idam edilen Başbakanın Hava Harp Okulu’nun kurucusu olduğu neden yazılıp çizilmez?

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı