BIST9.889,33 %2.24
USD35.2132%0,00
EURO36,7239 %-0.29
ALTIN2.976,29 %0.44

Örnek gösterdikleri İngilizlerin kralı gayrimeşru ilişkisini bilime tercih etmişti

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
06 Haziran 2024 10:38

İktisat tarihiyle ilgili meseleler dinî meseleler gibi ayrı bir ihtisas sahasının işidir. Nasıl İslamî ilimlerde kılı kırka yararcasına mudakkikane izahlarda bulunuluyorsa bu ilim dallarının da ehli ve erbabı vardır ve bu meselelere nafiz bir suret-i tetebbu ile bakmak icap eder. Aksi halde kendi kendimizi kandırmaya devam ederiz.

Yok Osmanlı ekonomisi tımar sistemini terk edince çöktü, yok kapitülasyonlar verilmeseydi yıkılmazdık, yok Baltalimanı Ticaret Antlaşması imzalanmasaydı küçük sanayi sektörü batmazdı vesaire. Dedikleri kadar kolayca halledilebilseydi emin olun Osmanlı padişahları da bizim kadar akıl ve iz’an sahibi insanlardı, bunları pekala hallederlerdi ama mesele son derece karmaşık.

Duydunuz mu bilmiyorum, “Küresel Tarih” diye bir akademik branş var, uzmanları yazıp çiziyor, dünyadaki değişimi 16. asırdan itibaren anlamaya gayret ediyorlar. Maalesef bazı isimler hariç bu sahada cereyan eden tartışmalara sağır kültür hayatımız. İktisadi bahislerde mesafe alabilmemiz için önümüzü tıkayan Donald C. Blaisdel ve Edouard-PhilippeEngelhardt’ın çalışmaları gibi engelleri aşmamız şart. Ofsayta düşmemek için Şevket Pamuk, Donald Quataert, Mehmet Genç, Zafer Toprak, Roger Owen, Marshall Hodgson ile Cambridge Üniversitesi Yayınları arasında çıkan John Hobson’ın Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri adlı, ‘Doğu medeniyeti olmasaydı Batı dünyası ortaya çıkamazdı’ iddiası dikkatle okunup analiz edildikten sonra tartışmaya girmek lazım.

Osmanlı ekonomisi 1838 tarihli Baltalimanı Antlaşması yüzünden battı yaveleri öteden beri, en azından Engelhardt’ın kitabının Türkçeye tercümesinden beri söylenegeliyor. Söylenegeliyor ama özellikle 2000’li yıllarda yukarıda bazılarının isimlerini saydığım iktisat tarihçileri Avrupa-merkezci ve emperyalist olmayan bakış açılarından hem Avrupa, hem de Doğu ve Osmanlı iktisat tarihini farklı okumalara tabi kılıyorlar ki, bu zengin literatürü de bilmeden bu sahada konuşmanın kimseye faydası olmuyor maalesef.

Deniliyor ki:

“Royal Society of Science (Kraliyet Bilim Kurumu) İngilizler tarafından 1662›de kurulmuş bir bilim topluluğudur. Açılışı İngiltere Kralı II. Charles tarafından yapılmıştır. Bunun Osmanlı’da nasıl bir karşılığı olduğunu yazabilir misiniz? Kraliyet ailesi bilimin desteklenmesi için varın yoğunu ortaya koyuyordu; ya Osmanlı hanedanı?”

Bir kere bilmediğiniz şeyler var:

Bir: Royal Society of Science’ın Kraliyet ailesinin desteğiyle alakası yok isminden başka. Patronu olarak görünürler ama maddi destek vermezlerdi. Genellikle bağışçıları vardı ve yardım toplanırdı. Gerçi Kral bir charter (berat) çıkararak bu derneği himayesine almıştır ama «varını yoğunu ortaya koydukları» hiç söylenemez. Royal Society of Science 19. yüzyılda parlamentonun maddi desteğini almıştır yasal olarak ama kraliyet ailesinin açık bir desteği bulunmamaktadır.

Kral himayesine almadan önce nasıl bir kurumdu peki?

Kaynağım Amerikalı bir Newton uzmanı Prof. Dr. Westfall’ın Modern Bilimin Oluşumu adlı kitabı. (Çev.: İ. Hakkı Duru, V Yay., İst., 1987, s. 125 vd.)

Richard S. Westfall kitabında Batıdaki bilim kurumlarını inceler, bizimkilerin matah bir şey sandıkları Kraliyet Bilim Derneği için şu ilginç cümleleri yazar:

“Bu sırada İngiltere’de BİLİMSEL ÇEVRELER tamamen farklı bir örgüt olan Royal Society’yi kurmuştu. Gresham Koleji’nde bir semineri dinlemek için toplanan bir grupça KENDİLİĞİNDEN KURULAN DERNEK, İngilizlerin öz-yönetim yeteneklerinin tipik bir ifadesidir. Aralarında yer alan saraylıların yardımı ile KRALİYET HİMAYESİNİ ALMA PEŞİNDE KOŞTU VE BÖYLECE “ROYAL” (KRALİYET) SIFATI İLE İMTİYAZ TANINDI. KRAL II. CHARLES’IN KESESİ, KENDİSİNDEN İSTENENLERİ KARŞILAMAKTA HER ZAMAN YETERSİZDİ. (İngiliz artisti ve II. Charles’ın metresi olan) Nell Gwyn’ı mı yoksa bilimi mi destekleyeceği seçeneklerinden birisini yeğlemek zorunda kaldığı zaman görevini hiçbir kararsızlığa düşmeden ifa etmiş ve Royal Society’ye yaptığı en değerli katkı “Royal” sıfatını vermekten ibaret kalmıştır. (Yani metresini bilime tercih etmiş-MA) DERNEK, ADINA VE RESMİ AYRICALIĞINA KARŞIN, HER BAKIMDAN ÖZEL BİR KURULUŞTU.”

İşte İngilizlerin anlı şanlı Kraliyet Bilim Derneği’nin içyüzü. Meğer Krala bilim derneğini desteklemeyi mi tercih edersin yoksa gayri meşru ilişkine para vermeyi mi diye sorduklarında tereddüt etmeden metresini tercih etmiş ve bu “tip” Osmanlıya örnek gösteriliyor!

Bu kadar sığ bir kültür zemininde bu kendine düşman bakışı yeşertenleri affetmeyeceğiz.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı