Olguların değil, algıların baskın geldiği bir dönemdeyiz. Toplumsal algı sosyal medya üzerinden öylesine yönlendiriliyor ki, yargı bile etki altında kalabiliyor..

 “Mesela” diyenlere bir örnek verelim.. 

28 gün önce 6 yaşındaki oğlumla, Cuma namazına giderken evimin önünde bıçaklı, beyzbol sopalı, muştalı 4 caninin saldırısına uğradım..

“Senin de siyasi iradenin de hakkından geleceğiz” diyerek vurmaya başladılar.. 

Çocuğumun çığlıkları halen kulaklarımda yankılanıyor..

Ferhat Özcan, Bayram Gecimli, Serdar Acar, Savaş Karaca isimli 4 çete mensubunun saldırısı sonrası kafamda biri 5 santim, 3 kesik oluştu..

Omzumda yırtık var, sanırım ameliyat gerekecek. Sırtımdaki morluklar ve ezikler yeni yeni iyileşiyor..

Öldürmek için gelmişlerdi ama başaramadılar..

Direnip bıçaklı canilerden birini yere sermeseydim, muhtemelen öldürülmüştüm..

Hem de minik yavrumun gözleri önünde..

Oğlum geçen hafta Cuma namazına gelmek istemedi..

“Baba sen de gitme bizi öldürürler” dedi.

Travmayı atlatması zaman alacak..

Peki ne oldu bunu yapan canilere?!

Tutuksuz yargılanmak üzere sokağa salındılar.

Aramızda geziyorlar..

Belki eksik bıraktıkları işi tamamlamak için plan yapıyorlar. Belki de yeni kurbanlar arıyorlar..

Allah büyük!

Biz sırtımızı Allah’a yasladık...

Neyse konuya dönelim yine..

Benim yaşadığım şeyin çok daha basit bir versiyonu geçen gün Kartal’da yaşandı..

Kendini bilmez iki baklavacı, içinde hamile bir hanım ve eşinin bulunduğu araca saldırdı..

Adeta şehir eşkıyalığına soyunan ikili, aracın aynasını, camları yumrukladı.

Sosyal medyada viral haline gelince baklavacılar gözaltına alındı. Elleri kelepçeli sevk edildiler ve tutuklandılar. Savcı da 20 yıl hapisle cezalandırılmalarını istiyor..

Bu durumu takdir ediyorum.. 

Helal olsun o hakime de, o savcıya da..

Ama yargıya olan güvenimi sarsan bazı sorular var aklımda..

Mesela ilk soru şu, gazeteci öldürmek isteyen caniler serbest ise araba aynası kıran baklavacılar neden tutuklu?

Ya da baklavacılar tutuklanıyor ise bu bıçaklı, sopalı 4 cani niye serbest?

Yargının daha iyi bir noktaya gelmesi için gecesini gündüzüne katan Adalet Bakanımız Abdülhamit Gül ne der bu işe?

Baklavacılardan daha mı masum beni öldürmek isteyenler! Bekleyip göreceğiz..

Muştayla parçalanan elim kalem tutmaya başladı.. Vazifemizin başındayız..

Saldırı sonrası yurtdışından arayıp yetkili birimleri ikaz eden, Türkiye’ye dönünce de telefonla arayıp geçmiş olsun dileklerini ileten ümmetin gözüpek kahramanı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum.

Onun verdiği moral ağrılarımıza şifa oldu..

Saldırıdan hemen sonra arayan İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Hasan Doğan ağabey ile Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ağabeyi unutamam. 

Saldırı haberini alır almaz süratle kınayıp lanetleyen Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a şükran borçluyum.

Taburcu olduğumda arayıp saldırıyı lanetleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da sağ olsun var olsun..

Akit Medya Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, Akit Tv Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Karahasanoğlu, Sorumlu Yazıişleri Müdürümüz Ali İhsan Karahasanoğlu’na, Hukuk Danışmanımız Ali Paccı ve Genel Koordinatörümüz Serdar Uslu’ya ayrıca teşekkür ediyorum. 

Ankara Temsilcimiz Hacı Yakışıklı’nın çabalarını bir ömür unutamam..

Saldırı sonrası soluğu hastanede alan Yazıişleri müdürümüz Mehmet Duvarbaşı’ya teşekkürlerimi sunuyor, ziyaretime gelen yayın kurulu üyesi Hasan Maden ağabey ve Fatih Uğurlu ağabeyin de ellerinden öpüyorum.

Haber Koordinatörümüz Muharrem Coşkun’u da unutmamak lazım.. 

Gerek telefonla, gerek hastaneye gelerek destek veren tüm Akit Medya Grubu Ailesine ve haber merkezindeki kardeşlerime teşekkür ediyorum.

İstanbul Valimiz Ali Yerlikaya, İl Emniyet Müdürümüz Mustafa Çalışkan, Kaymakamımız Numan Hatipoğlu, emniyetin en has yiğitlerinden GOP Emniyet Müdürü Kenan Süzgün iyi ki varsınız. 

Efsane Valimiz Hüseyin Avni Coş, Mehmet Memiş Hoca’ya da çok teşekkür ediyorum.

Saldırıdan kısa süre sonra, Türkiye’nin en çok izlenen haber kanalının yayın akışını bozdurup canlı yayına geçilmesini sağlayan A Haber Genel Müdürü Haluk Çimen ve tüm A Haber ailesine şükran borçluyum..

Daha henüz servise çıkmamışken soluğu hastanede alan meslektaşlarım Yakup Köse, Fatih Tezcan, Ersoy Dede, Mevlüt Yüksel, Cem Küçük, Mehmet Ali Öner, Serdar Arseven ve dava adamı Hasan Ölçer, Mehmet Fırat, Kenan Alpay namuslu adamlarsınız..

Defalarca arayıp hal hatır soran, “var mı yapabileceğimiz bir şey” diyen gazeteci Melih Altınok ağabey, Ankara Belediye Başkanım Melih Gökçek, saldırıyı lanetleyip yanımda olduğunu hissettiren Hilal Kaplan hanımefendi, Cemil Barlas, Erkan Tan, ekranlarda beni anlatan güzel insan Kenan Kıran, Nazif Karaman, Kemal Gümüş, Abdurrahman Şimşek, Medya Derneği Başkanı Ekrem Kızıltaş, adam gibi adam UMED Başkanı Aslan Değirmenci, hastaneye koşan TÜRKAD Başkan Yardımcısı Cem Kaya gibi güzel insanlar sayesinde toparlanıp ayağa kalktım. 

Telefon görüşmemizde, “sakın korkma, bu tür saldırılarla bizi sindirmek istiyorlar ama sinmeyeceğiz” diyen gazeteci yazar Ahmet Hakan’a da teşekkürü bir borç bilirim.

Memur-Sen Başkanımız Ali Yalçın, Hak İş Başkanı Mahmut Arslan, evime kadar gelip desteğini esirgemeyen güzel insan Arnavutköy Belediye Başkanı Ahmet Haşim Baltacı ve Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hasan Tahsin Usta’ya teşekkür ederim.. 

Saldırıyı duyar duymaz yardımıma koşan Sedat Peker ağabey, unutulmaz. 

Adını yazamadığım devlet erkanımıza, MİT mensuplarımıza ve emniyet müdürlerimize de şükranlarımı sunuyorum.