Yeni Aile Hekimliği yönetmeliği ve çözüm önerileri
Murat Alan
Yeni Aile Hekimliği yönetmeliği ve çözüm önerileri
MURAT ALAN
Sağlık hizmetlerinin her kademesi toplum sağlığı için kritik bir öneme sahiptir.
Ancak, Aile Hekimliği sisteminde yapılan yeni düzenlemeler üzerine çıkan tartışmalar, sistemin geleceği ve etkinliği açısından dikkate değer eleştirileri ve açıklamaları ortaya koyuyor.
Bir yanda, hekimlerin yönetmeliğin uygulanabilirliği ve halk sağlığı üzerindeki etkilerine dair eleştirileri var; diğer yanda ise Sağlık Bakanlığı kaynaklarının bu düzenlemelerin neden gerekli olduğunu savunan beyanları.
Bu iki bakış açısını dengeleyerek değerlendirmenin, toplum sağlığına katkıda bulunacağına inanıyorum.
Evvela Aile Hekimlerini temsil ettiğini iddia eden bir grup var ve bunlar CHP tandanslı medya ile birlikte bariz bir yalan söylüyor.
İddia şu: “Aile hekimleri antibiyotik, mide koruyucu yazarsa maaşından kesilecek.”
Bu buz gibi bir yalan!..
Dünya Sağlık Örgütü bakteri direnci gelişimine engel olmak için gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmek istiyor.
En yüksek antibiyotik kullanımına sahip ülkelerden biri de biziz maalesef.
Sağlık Bakanlığı’nın yeni yönetmeliğiyle il genelinde bir ortalama belirlenecek, bu ortalamayı aşmayan aile hekimine bir prim verilecek.
Yani ödül mekanizması devrede.
Aşan da bu ödülü alamayacak!..
Hani maaştan kesme nerede burada? Hedefi tutturup ödül alamamak maaştan kesme mi oluyor?
Demek ki bu iddia düpedüz yalan..
Bu yalan furyasını dikkate dahi almıyorum ama sözüne güvendiğim, işin en tepesindeki hekim arkadaşların da kaygı ve eleştirilerini de göz ardı edemem.
Hekimlerin eleştirileri, yeni yönetmeliğin mevcut sağlık sistemindeki kırılgan noktaları daha da belirgin hale getirebileceği yönünde.
Özellikle reçete kısıtlamaları ve bunun olası sonuçları hakkında dile getirilen endişeler oldukça ciddi.
Antibiyotik ve mide ilaçlarının yazımında uygulanacak ödül sisteminin hastaların tedaviye erişimini zorlaştırabileceği öne sürülüyor.
Hekimler, bu durumun halk sağlığına ciddi zararlar verebileceğini, tedavi süreçlerinin uzayabileceğini ve hastaların daha ağır hastalık tablolarıyla karşılaşma riskinin artacağını savunuyor.
Her ilçenin hatta her mahallenin kendi sosyoekonomik şartları içinde değerlendirilmesi gerektiği, il ortalamasını baz almanın bu konuda ciddi riskler barındırdığı ifade ediliyor.
Örneğin Şişli ya da Beylikdüzü gibi ekonomik olarak yüksek gelirli ailelerin yaşadığı yerde, çocukların daha sağlıklı beslendiğine, daha hijyenik koşullar sayesinde çok daha az enfeksiyona yakalandığına işaret ediliyor.
Ancak Beylikdüzü’nün hemen yanı başında bulunan Esenyurt veya Arnavutköy gibi ekonomik olarak alt gelir grubuna mensup vatandaşların yaşadığı yerlerde ise beslenme şekli, protein alımındaki düşüklük, vitamin eksikliği ve hijyen koşullarının yeteri kadar sağlanamaması sebebiyle çok daha fazla antibiyotik reçete edilmek zorunda kalındığı, il ortalamasının baz alınmasının, prim alma kaygısıyla birleşince ciddi sorunlara neden olabileceği kaydediliyor.
Bu eleştirilerde yer alan “cezalandırma” vurgusu, yönetmeliğin yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor olabilir.
Ancak, bu yanlış anlaşılma bile düzenlemelerin iyi anlatılamadığı, sahadaki iletişim eksikliğini ortaya koyuyor.
Mesela benim aile hekimim inisiyatif alıp, bu süreçte yalan bilgi bombardımanına rağmen, “ben maaşımdan kesinti yapılması pahasına antibiyotik zorunluluğu gördüğüm hastama tereddüt etmeden yazdım” dedi.
Sonrasında ilçe sağlık müdürünün kendileriyle toplantı yaptığını, konuyu anlattığını belirtti.
Ancak her hekim bu inisiyatifi almayabilir ve almak zorunda da değil!..
Sistemin doğru olanı izah etmesi ya da dayatması veyahut çözüm bulması gerekir.
Sağlık politikalarının, sahadaki uygulayıcılarla kapsamlı istişarelerden sonra hayata geçirilmesi gerektiğini hatırlatmakta fayda var.
Bir diğer kritik nokta ise, aile hekimliğine yapılan başvuruların sıklığıyla ilgili hedefler. Hekimler, bireylerin sağlık hizmetine başvurma sıklığının kişisel tercihler veya kronik hastalık durumlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu, bu nedenle hekime yansıtılan hedeflerin adil olmadığını düşünüyor.
Yine, “hastane başvuru sayısının kontrolü” gibi maddeler, bireylerin özgür sağlık hizmeti erişim hakkıyla çeliştiği öne sürülüyor.
Bununla birlikte, bazı eleştiriler abartılı bir ton içeriyor.
Örneğin, “acillerde ölüm oranlarının artacağı” veya “hastaların iyileşemeyeceği” gibi ifadeler, ciddi sorunları tartışmak yerine duygusal tepkilere yol açabilir.
Eleştirilerin daha somut verilere dayandırılması, meseleyi daha verimli bir şekilde tartışmamıza olanak tanır.
Sağlık Bakanlığı, bu yönetmeliğin bir “ceza” sistemi olmadığını, aksine sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmaya yönelik bir teşvik sistemi içerdiğini savunuyor.
Az önce belirttiğimiz gibi..
Bakanlığın açıklamalarına göre, antibiyotik ve mide koruyucu ilaçların aşırı reçetelenmesini önlemek amacıyla il ortalamasının altında reçete yazan hekimlere ödüller verilecek. Bu düzenleme, uzun vadede gereksiz ilaç kullanımını azaltarak sağlık sistemine fayda sağlayabilir. Ancak, burada sorun teşkil eden nokta yine belirtmekte fayda var, “il ortalaması” gibi genellemelerin bireysel hasta ihtiyaçlarını göz ardı edebileceğidir.
Benzer şekilde, kronik hastalık takibi hedef oranlarının artırılması, aile hekimlerinin koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolünü güçlendirme amacını taşıyor. Bu yaklaşım olumlu olmakla birlikte, Aile Hekimlerine verilen iş yükünün daha da katlanmasına neden olabilir.
Emin olduğum bir şey var ki, birinci basamak sağlık hizmeti inanılmaz derecede büyük bir yük alıyor.
Dürüst ve sözüne itibar ettiğim hekim arkadaşlarımın bir kaygısı daha var..
Özellikle puanlama sistemiyle ilgili.
Hasta memnuniyetine bağlı ek ödemeleri alma kaygısının, bir süre sonra hekimin, “hastam istemese de onun için doğru olan bu” yaklaşımından kopup, “yüksek puan almam için doğru olanı değil, onun istediğini yapmalıyım” şeklinde bir duruma dönüşebileceği vurgulanıyor.
Yıllarca TIP okuyan yüzbinlerce araştırma inceleyip karar veren hekime alternatif, Google doktorlarının türediği bir ortamda, doğru olanı uygulamaktan kaçan onlarca insan tanıyorum!
İki tarafın da haklı olduğu noktalar bulunuyor.
Sağlık Bakanlığı’nın gereksiz ilaç yazımını azaltma ve koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirme hedefi yerinde bir adım.
Ancak bu hedeflere ulaşırken hekimlerin mesleki bağımsızlığını ve halk sağlığı üzerindeki etkileri göz ardı etmemek, sistemi sıkıntıya sevk edecek küçük pürüzlerin ve enformasyon eksikliklerinin bir an önce giderilmesi gerekiyor.
İdeolojik bağnazlıkla hareket edip, sağlık sistemini çökertmek isteyen kesimleri umursamıyorum. Ama duyarlı Aile Hekimliği Profesörlerini ve akademik çevrelerin kaygılarının ve çağrılarının dikkate alınması lazım.
Sağlık Bakanımız Kemal Memişoğlu ve Bakan Yardımcımız Şuayip Birinci’nin bunu dikkate alacağına eminim.
Benim de gözlemlerime dayalı bazı çözüm önerilerim var:
1. İletişim ve Eğitim: Yönetmelik, sahada çalışan aile hekimlerine daha net ve detaylı bir şekilde anlatılmalıdır. İddiaların yanlış anlaşılmalar ve yalanlar sonucu büyüdüğü düşünülürse, bu durum ancak kapsamlı bir bilgilendirme süreciyle çözülebilir.
2. Esnek Uygulamalar: Her ilin ortalamasına dayanan teşvik sistemi, yerel nüfus profiline göre yeniden şekillendirilebilir. Örneğin, yaşlı ya da kronik hastalıkların fazla olduğu bir ilçede mide koruyucu kullanımının artması beklenebilir. Çocuk nüfusunun fazla olduğu ilçede ise antibiyotik kullanımında artış yapılabilir.
3. Performans Kriterleri: Hasta memnuniyeti subjektif kriterlerden arındırılıp bilimsel ve ölçülebilir standartlarda uygulanmalıdır.
4. Aile Hekimlerine Destek: Hekimlerin laboratuvar ve tanı araçlarına daha kolay erişimini sağlamak, ikinci ve üçüncü basamağa yönlendirmeleri azaltabilir. Bu hem hasta memnuniyetini artırır hem de hekimlerin yükünü hafifletir.
5. Halkın Bilinçlendirilmesi: Hastaların da yeni düzenlemelere adapte olmasını sağlamak amacıyla bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir.
****
Aile Hekimliği sistemi, toplum sağlığının ilk adımıdır ve bu sistemi iyileştirmek için yapılan her düzenleme titizlikle ele alınmalıdır. Hekimlerin sahadaki gözlemleri ile Bakanlık politikaları arasında bir denge kurmak, sistemin başarısını artıracaktır. Ancak, bu denge ancak açık iletişim, veri temelli karar alma ve iş birliği ile mümkün olabilir. Sağlık hizmeti, birey ve toplum için bir hak olduğu kadar, onun koruyucuları için de bir sorumluluk alanıdır. Bu hassas denge, sadece doğru adımlarla korunabilir. Selametle..