BIST9.079,97%3,10
USD32.3232%0.10
EURO35,1109%0.12
ALTIN2.303,36%1.13

Globalleşme, siyaset ve siya

Hasan Aksay

Abone OlGoogle News
07 Ekim 2019 01:58

Konuya girmeden önce, hükümetimizin komşu ve dünya mazlumlarının hayat haklarını ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamak için gösterdiği gayretlerin başarısını, Allah’tan niyaz ediyorum. İyi niyetli bu hedeflerin masada ve sahada, yapılması gereken bütün çalışmaların eksiksiz yerine getirilmeye çalışıldığı ve çalışılmakta olduğu bütün dünyadaki vicdan sahipleri tarafından görülmüş ve bilinmektedir. Yollarda başarı ve sabırla yerine getirilecek, önemli zorlukların daha çıkarılacağında şüphe olmamakla beraber, İnşallah netice “La Tahzen!” 

Bu zorlukların başı ve üretim merkezi, Siyonizm veBatı ortaklığı ile bu vurgundan kendilerine de bir pay düşeceğini bekleyen materyalistlerin ve ülkelerin desteğidir. Korkuları, İslam ümmetinin ittifakıyla ortaya çıkacak insani güçtür. 

Batı ve Siyonizm’in bu dünya hâkimiyeti planı oldukça eskidir. Bu planı,1945’e kadar İngiltere; 1945’ten sonra da, Batı adına ABD yürütmektedir. İsrail’i kurmaya giden planın, kuruluştan sonraki ilk hedefi, “Fırat’tan Kapadokya’yakadar” diyor. Kestirmeden ifade edecek olursak, ailelerinden kaçırılarak terörist yapılan Müslüman çocuklarının, Müslümanlarla, İsrail adına savaşarak ölüme sürülmesi ve Suriye’ye yığılan silahların anlamı da budur. Kapadokya yolunda Hitler gibi, inşallah zülüm güçlerinin sonunu bulacaklardır.

GLOBALLEŞME:

Toplumun temeli olan aile düzeni, yönetim de başlangıç noktasıdır. İnsan için, önemli bir başlangıç ve hayati bir yönetim dönemidir. Anne babanın, ailenin, hayatın önemi bu dönemde ahlaki bir yapılanmayla kavranır. Gerekli İslami değerlerin, saygının, sevginin, sabrın, gayretin, Hakk’a rızanın, her zaman arzu edilenin olamayacağının anlaşılıp, yaşanmaması, telafisi giderek zorlaşan ve rahatsızlık doğuran bir psikolojik eksikliğin devamıdır. Aile bireylerinin olduğu gibi, aile düzeninin de ölümsüz İslami değerlerle sabır ve sağlıkla oluşması ileriye bırakılmakta, yani zorlaşmaktadır. İnsanın aileden, mümkün olan ve olamayanı veya zamana, sabra ihtiyaç olanı anlaması, hayatta birçok sıkıntıyı kolay atlatmasının en önemli imkânı olacaktır. 

İslam ahlakı, Müslümanın hayatı demektir. Ailede sağlıklı bir hayatı yeterli görmez. Ailede olduğu gibi ümmetle vahdetin hayati önemini ister. Yine yeterli değil, der. Komşu ile iyi münasebetleri, fedakârlıkları sabrı öğütler. Bugün dünya devletlerinin hepsi, Müslüman devleti olarak bizim, komşumuz olmuştur.

Globalleşmeyi, dünya çapında çok büyük bir aile gibi düşünürsek, siyaset artık, ülke yönetiminden ibaret olmaktan çıkmıştır. Müslüman, dünya çapında, yeni önemli görevler yüklenmek durumundadır. Böylece siyasetin yükü, birçok ülke için muayyen bir süre için görünse de, imkânlarını taşmış bir sanat haline gelmiştir. İlk olarak yapılması mümkün görülen imkân içte ve dışta dayanışma çatısını kurmak ve güçlendirmek bir zarurettir. Allah’tan dileğim, bu çatıyı kurmakta ve katılmakta, içte ve dışta kimsenin geç kalma riskini tercih etmemesidir.

Özellikle, milletçe kalkınmada önemli keşif fırsatlar doğuran, 20. asrı, darbe, terör ve oyalamalar, gibi dış; oyalanmalar, diktatörlük veya sahte demokrasi, yönetim zaafları, milletin istikrarlı bir siyasi yönetim ortaya koyamaması gibi iç olmak üzere çeşitli sebeplerle, İslam dünyası, sanayileşmekte geri kaldı. Tankını tamir edemeyen durumlara düşürüldü. 21. asırda da dışa muhtaç ve sömürgecilerin, hainlerin, satılık vicdanların, talan alanı olmamak için içte ve dışta vahdete giden bir çatı şart. Vahdet imkanı sağlayan değerler sahibi herkese ve her devlete, globalleşme imkanlarının ve çağının, son ve avazının çıktığınca çağrısı budur!  

SİYASET: 

Siyaset, geniş anlamda, kanunlar çerçevesinde yetki sahibi olan her yetkilinin, muayyen bir hedefi gerçekleştirmek üzere düzenli bir programla ortaya koyduğu her projeye denir. Sanayide, ekonomide, her işin yönetim sanatı olarak kullanılabilir. Özel olarak, tarih boyunca ülke yönetimi için kullanılır. “Karar verme yetkisi olarak” devlet başkanını, kral veya Cumhurbaşkanını ifade eder. 

Siyasetin görevi ve gücü, hak yolda, milletine, insanlığa hizmettir. Eserleri ve insani değerlerle tarih yazmaktır. Tarih boyu siyaset, vahdet, iş, eser, hizmet denebilir.

Sömürgecilikle azgınlaşan materyalizm, ahlak ve fedakarlık sanatı olan “Hayattan üstün değerler” uğruna yapılan siyaseti, kökten sökemese de, reel siyasetin zirvedeki güçleri, rotalarını giderek, İsrail terör örgütüne, yeni terör örgütleri ekleyerek, darbe türlerini çeşitlendirerek, insanlığı vicdan kaybına zorluyor.

Demokrasiyle bu sanat, aslını kaybetmemekle beraber, söze de ihtiyaç göstermiştir. Ve giderek, adeta söz sanatını iş ve eser üretme sanatının önüne geçiren bir ivme yaşanmıştır. Söze ihtiyaç, eserleri, hizmeti göstermek için tek yönlü bir hizmettir. Ama söz özellikle lafazanlar için çok kolay olduğundan çok çeşitlenmiş, bu sefer yalan, yanlış, iftira ve millete kurulan tuzakları ayıklayabilmek için devlete çok önemli bir görev ve mesai daha eklenmiştir. Bu yalan, yanlış, iftira ve tuzakları ayıklamak, zannedildiğinden daha zordur. Örneğin, İstanbul’da İmamoğlu, henüz mazbatasını alamadan, gece anıtkabre gitti, Başkan olmadan, “Ben Başkanım” diye defter imzaladı. “Ak Parti belediyesinin israfı 1700 makam aracı yalanını söyledi. Bir de utanmadan, hizmet araçları dâhil 700 araç sergiledi. Bir de arkadan araç fazla deyip sergilemek isteyip de, sergileyemediğihalde. Birde çok yüksek fiyatlarla 900 araç daha kiraladı. Bu, “Benim sözüme inanmayın demek mi?” Hayret! 

Herkesin işi yok da, araç mı sayacak? Zaten oradaki adamları gazetecilere, hizmet araçlarının resmini çektirmiyor. “Meydana da dizdiği de yarıyı bulsa. “İnsan utanır” dendi geçildi. İzi kaldı. “Yalan söyle iftira et. Tutmazsa da iz bırakır.” İst. Büyükşehir Belediye Meclisi Ak Parti Grup Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Meclis toplantısında söylemediğini bırakmadı ama? İmamoğlu oralı değil. 

Osmanlı vatanını parçalayabilmek için, üç asırdan beri açık, gizli yürütülen, İslam düşmanlığı bir tarafta.Çeşitlimakyajlarlasunulan Batı mandacılığı diğer başı. İsrail, Esat, Sisi ve darbe yandaşlığı. Önemli bir tehlikeyi haber veriyor. Bütün kalkınan ve mazlum, tabii, sosyal ve siyasi imkan sahibi ülkeler, materyalist siyasetin görülen ve görülmeyen tehdidi altındadır. Bu tehdidi güçlü görüp, kendileriiçin bir sığınak yapmak isteyenler de, emellerini bu düşmanlarla tevhit etmektedir.

SİYA:

Siya, bir meslek kavramıdır. Normal hayatla zıtlaşan bir durumun ifade ettiği için adeta yabancısı olduğumuz bir kavram. Siya, sandalın küreklerini, tersine kullanarak geri, geriye gitmek demektir.

Demokrasilerde, “Dediğim dedik” deyip, millet topluluğunun merkezine adım atamayan muhalefetin, “Başka bir bahara” demekümidi kalmayınca, ülke çıkarlarına karşı, köprü, yola itiraz ve Esat yandaşlığı ile siya yapma kalıyor

CHP muhalefeti, üç çeyrek asırdır ne yapıyor? “Merve dışarı!” “Başörtüsü yasak!” dedi. Partinin bütün imkânlarını, “Millet ne diyorsa” adeta ona karşı siya yapmakta kullandı. Şimdi İmamoğlu Belediyesi, Altunizade’ki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne giden yolun üst geçidine çift yönlü bilet turnikeleri koydu. Zammın adına, “Ekonomik ayarlama” dediği gibi, buna da, “Köprüdeki yığılmayı azaltacakmış” Orada, bir yığılma yoktu. Yığılmayı da doğuran sensin tedbir için ne yapacağını şaşıran da sen. Kendine bak!

Seçilmeden noterde senet verip fotokopisini dağıttığı yazılıp çizilenin ilk gecede 93 kişi birden toplu işçi kıyımıyla başladı. CHP’li birçok belediyede toplukıyımlar devam etti. Ediyor. İmamoğlu zirve yaptı. Şikâyetlerden tek çözüm yok? Bunlar, “Asıl gelelim de, o zaman bir görün bizi” demek mi oluyor?

Bir dış siyaset kısmen kapalıydı. Kılıçdaroğlu, Esat dostluğu, onu da ilana başladı. Hem de siyasi bir kavramı, siyasi anlamı dışında kullanarak. Herkes, ulus kavramını istediği yerde kullanır. Fakat uluslararası olmayan bir siyasi toplantı, “Uluslararası toplantı” diye gösterilemez. BM bile, böyle toplantılara, uluslararası demez.Katılımcı sayar.Uluslararası toplantıyı, ulus devleti temsil eden hükumet yapar. Ve yalnız ulus devlet temsilcileri ve gözlemcileri katılır. Kesinlikle çapulcu delege olarak katılamaz.

Hamd Allah’a! 

Akit TV köşe yazarı