BIST9.645,02%-0,50
USD32.5947%0.23
EURO34,7929%0.44
ALTIN2.413,68%-0.79

BİYOLOJİK SALDIRI, BİLL GATES VE KOMPLO TEORİLERİ 2

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
10 Mayıs 2020 15:28

Twitter ve Facebook’ta dolaşan patent dosyaları, uzmanların bu virüsü yıllardır bildiği tartışmalarını beraberinde getirdi. Bu iddiaları paylaşan ilk kişilerden biri komplo teorisyeni ve Youtube kullanıcısı Jordan Sather’di. Binlerce retweet edilen uzun bir Twitter zincirinde, 2015’te İngiltere’deki Pitbright Enstitüsü tarafından yapılan bir patent başvurusuna link verdi. Başvuruda korona virüsün zayıflatılmış bir versiyonunun solunum hastalıklarına karşı aşı olarak potansiyel kullanımından bahsediliyordu. Sather, Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın hem Pitbright’a hem de aşı geliştirme programlarına bağış yaptığı gerçeğini kullanarak bu korona virüs salgınının bilinçli olarak, bir aşı geliştirilmesi için fon toplanması amacıyla planlı bir şekilde gerçekleştirildiğini iddia etti. Bir tweetinde “Gates Vakfı yıllar boyunca aşı programlarına ne kadar para verdi? Bu salgın planlı mıydı? Medya kullanılarak korku mu salınıyor?” dedi. Pirbright’in patentinin kuşlar tarafından taşınan ve yalnızca kanatlıları etkileyen bir bronşit virüsü olduğu açıklamaları yapıldı.

Bir komploya göre Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün de içinde bulunduğu küresel karar vericiler Bill Gates, Aşı Geliştiren Eczacılar Birliği (GAVI), Rockefellers, Rothschilds ve diğerleri, yıllardır on yılda on milyon insanı öldürecek bir virüsün duyurusunu sözde insanlığı uyarmak adına yıllardır yapıyordu. Tüm amaç insan nüfusunu azaltmak. WHO’nun kararından sonra diğer adıma geçilecek, polis ve/veya asker gözetiminde aşı üretimi için baskı yapacak. Bunu reddedenler cezalandırılacak. Bu zorlama aşı, büyük ilaç, oyunun aracı olacak. Bu aşı belki gelecek nesilleri de vuracak, beyinlere zarar verecek, kadınların doğurganlığını önleyecek ama amaç nüfusu azaltmak.

Komploculara göre belki birkaç yılda daha bu virüsün nerden geldiğini bilemeyeceğiz ama bu virüsü üretebilecek seviyede teknolojiye sahip biyo – savaş laboratuarları sadece ABD, İngiltere, İsrail, Kanada ve Avustralya’da var.

Bu komploda karşımızda farklı ülkelerdeki laboratuarlar var. Kanada – Winnipeg’deki Mikrobiyoloji Laboratuarı. Bu laboratuarda çalışan Çinli ajanların geçen yıl korona virüs örneğini gizli bir şekilde kaçırdığı basına yansıdı. Virüsün adresi yaygın hastalığın faili Wuhan’daki BSL – 4 laboratuarıydı. Virüs önce 4 Mayıs 2013’te ve hayvan türleri etkisi üzerinde çalışmak için Hollanda’daki laboratuardan Kanada’ya getirilmiş. Winnipeg’deki laboratuar; korona virüsün çeşitli tiplerini tanımlamış. İddiaya göre Mart 2019’da Kanada’dan Çin’e biyo – terör vasıtası olabilecek virüsün gittiğinin anlaşılması bir skandal doğurdu. Bunun üzerine başlarında bayan Xiangguo Qiu’nun olduğu Çin ekibi laboratuardan uzaklaştırılmış.

Başka bir laboratuar da Wuhan Enstitüsü. Daha önce de korona virüs, SARS, HN51 grip virüsü, Rusların geliştirdiği antharax gibi biyolojik taşıyıcılar üzerinde çalışmış. Çin’in böyle bir biyolojik saldırı geçmişi yok. Genetik çalışmalar Çin’de çıkan COVİD – 19’un korona virüsün C Grubu’na ait olduğunu gösterdi. C Grubu ise aile olarak sadece ABD’de bulunuyor.

Çin’de yaklaşık 40 kadar merkez, biyolojik savaş üzerine çalışıyor ve Ebola ilacını ( JK – 05) üretmişler. Biyolojik ve kimyasal silahlar sadece savunma amaçlı değil, bir savaşta saldırı amaçlı roketler, hava bombardımanları, spreyler ve kısa menzilli füzeler ile de yayılabilir. Çinli ajanların korona virüsü Kanada’dan kaçırıp Wuhan’a getirdikleri ve buradan sızıntı olduğu ile ilgili haberlerin uydurma olduğu ile ilgili iddialar da var. Bu iddialar ise şu gerekçelere dayanıyor; COVİD – 19’un herkesin kabul ettiği gibi önceden tanımlanmamış yeni bir virüs olması ve 2019 modelin CoV’un ile aynı olmadığı. Kanada Kamu Sağlığı Teşkilâtı da olayı yalanladı.

ABD’de meydana gelen son casusluk olayları Çin’in uzun süredir bu işlerle alakalı olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim ocak ayında Harvard Üniversitesi Kimya ve Kimyasal Biyoloji Başkanı Charles Lieber, Savunma Bakanlığı’na Çin hükümeti ile bağları ve yabancı bilim insanı ve araştırmacılar ile ilgili yalan söylemekten tutuklandı. Lieber’in Wuhan’daki araştırma laboratuarı ile bol paralı bir sözleşme yaptığı ortaya çıktı. Lieber, 2012 – 2017 yılları arasında Çinlilerden ayda 50 bin dolar ayrıca yaşam ve şahsi giderleri için de yıllık 150 bin dolar almış. Belgelere göre Wuhan’daki laboratuarın kurulmasına katkılarından dolayı 1,5 milyon dolar ödül verilmiş. İşin ilginç yanı Lieber, ABD Savunma Bakanlığı’nın altı araştırma hibe yardımını teftiş eden kişi. Yaklaşık 10 milyon dolarlık bir hibeden sorumluydu. Yani diğer bir deyişle devam eden pek çok ABD projesinde sızıntı olduğu ortaya çıktı.

Lieber olayı yakın zamanda Çin’in ABD içindeki üç casusluk olayından sadece biri. Boston Üniversitesi’nden 29 yaşındaki Yanqing Ye, sahte doküman ve vize sahtekârlığı ile suçlanıyor. Çin’e kaçan Ye’nin aslında Çin ordusunda üsteğmen olduğu anlaşılmış. 30 yaşındaki Zaosong Zheng ise geçen ay ABD laboratuarından çalınan biyolojik maddeleri kaçırmak suçlaması ile Boston Havaalanı’nda tutuklandı. Zheng, Harvard bursu ile kanser araştırmaları yapıyordu.

Çin - Wuhan’daki biyo – güvenlik laboratuarını (BSL – 4) (İngiltere merkezli) ABD’den Pitbright Enstitüsü destekliyor. Bu enstitüye yardım yapan adresler ise Gates Vakfı, WHO ve Avrupa Komisyonu. BSL – 4 en yüksek biyo – tehlike seviyesinde yani en tehlikeli patojenler ile çalışma standardına sahip ve korona virüsün çıktığı yere uzaklığı yaklaşık sadece 32 km.

Korona virüsün ilk olarak Wuhan kentinde ortaya çıkması, bir diğer tartışmayı da beraberinde getirdi. Çünkü bu şehir, aynı zamanda 5G’nin kullanılmaya başlandığı ilk Çin şehirlerinden bir tanesiydi. Bazı komplo teorisyenleri, korona virüsün 5G internet tarafından salınan radyasyon dalgalarından kaynaklandığına inanıyor.

Korona virüs denilen şeyin aslında radyasyon zehirlenmesi olduğunu ve bağışıklık sistemini zayıflattığını iddia edenler, çeşitli araştırma makaleleri yayınlayarak bu iddialarını ispatlamaya çalışıyor. Ancak araştırmacılar, Wuhan’ın 5G bağlantısı kullanan 16 Çin şehrinden yalnızca biri olduğunu ve söz konusu iddiaların gerçeği yansıtmadığını söylüyor.

Bazı komplo teorilerine göre, Çin’in biyolojik silah programının bir parçası olarak korona virüsü yarattığına ve daha sonra bu virüsün laboratuardan sızarak salgına neden olduğuna inanıyor. Sızma gerçekleşen bu laboratuarın ise Ulusal Biyogüvenlik Laboratuarı olduğuna inanılıyor. Çin’in gizli biyolojik silah programının bir parçası olduğu ve Wuhan Viroloji Enstitüsü’nden dışarı sızarak yayıldığı iddiasını destekleyenler Washington Times’in sıkça paylaşılan iki makalesine atıfta bulundu. Bu iki makalede de eski bir İsrailli istihbaratçının ifadeleri yer alıyordu. Wuhan’da bulunan Viroloji Enstitüsü’nün bir parçası olan bu laboratuar, ölümcül virüsler hakkında araştırma yapabilen Çin hükümetine ait tek tesis olarak göze çarpıyor.

Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Xi Jinping; salgının başlamasından hemen sonra yaptığı açıklamada, Ulusal Biyogüvenlik Laboratuarı’nın güvenliğinin ulusal bir sorun olduğunu açıklamıştı. Ayrıca bir gün sonra Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı, laboratuarların virüs sızmasına karşı nasıl güvenli hale getirilebileceğine dair çeşitli talimatlar yayınlamıştı.

Bir diğer iddia da virüsü, Kanada’nın Ulusal Mikrobiyoloji Laboratuarı’nda çalışan bir araştırmacının açığa alınmasıyla ilişkilendiriyordu. Komplo teorisyenleri, iki Çinli casusun Kanada hükümetine ait laboratuara sızdığını ve virüsü Wuhan’daki Viroloji Enstitüsü’ne göndererek salgına yol açtığını söylüyor. Kanada’nın kamu yayıncısı CBC’nin geçen yıl yayımladığı bir habere göre virolog Dr. Şianggou Çu, eşi ve bazı Çinli öğrencilerin kurumla ilişkisi, olası bir “laboratuar politikalarını ihlal” nedeniyle kesilmişti. Polis CBC’ye bu konunun kamu sağlığı açısından herhangi bir tehdit oluşturmadığını söylemişti. Bir diğer haberde ise Dr. Çu’nun Çin Bilimler Akademisi’ne bağlı Wuhan Ulusal Biyogüvenlik Laboratuarı’nı yılda iki kere ziyaret ettiği yer alıyordu. Çu ve eşinin bir “casus ekibinin” parçası olduğu, “hastalık yapıcı virüsleri Wuhan’daki tesise gönderdiği” ve eşinin de “korona virüs araştırmalarında uzmanlaştığı” iddia edildi. Bazı komplocular, Kanada Başbakanı Justin Trudeau tarafından yönetilen Kanada hükümetinin, Winnipeg şehrindeki Ulusal Mikrobiyoloji Laboratuarı’nda korona virüsü yarattığına inanıyor.

11 Ekim 2019 tarihinde kuzeydoğu Çin’de inanılmaz bir şey oldu. Gece yarısından hemen sonra gökyüzünde bir gök taşı patladı ve gece gökyüzünü gündüz kadar parlak hale getiren yoğun bir ışık ortaya çıktı. Komplo teorisyenleri bu olaya da el attılar ve korona virüsün bu patlama nedeniyle uzaydan dünyaya indiğini savunmaya başladılar. Ancak bilim insanları, gök taşının yere inmediği için bunun mümkün olamayacağını söylüyor. Ayrıca gök taşının inişi sırasında oluşan dev sıcaklıklar nedeniyle virüsün canlı kalamayacağı, kalsa bile yere şiddetli çarpma esnasında hepsinin öleceği söyleniyor.

Birkaç Hint araştırmacı, korona virüsün HIV – 1 virüsüne biraz benzediğini ve bir grup araştırmacının bu yeni virüsü oluşturmak için HIV’i değiştirdiğini söylüyor. Ardından bununla ilgili bir araştırma makalesi yayınlayan bilim insanları, virüsü kimin değiştirebileceğine dair herhangi bir isim yayınlamadı.” (Takvim Gazetesi, 15 ve 20 Nisan 2020)

Korona virüs (kovid – 19) biyolojik saldırısının arkasında kimlerin olduğu konusunda iddia, gerçek, görüş vs tüm bilgi ve belgeleri yayınlamaya – paylaşmaya devam edeceğiz!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı