BIST9.524,59%-0,06
USD32.5958%0.20
EURO34,7484%0.18
ALTIN2.498,14%0.55

4 Rizeli, 1 EYT

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
19 Kasım 2019 09:07

Son zamanlarda “siyasî hayatıma mal olsa da” diye başlayan cümleleri sık sık duymaya başladık. En son bu cümleyi duyduğumuzda, Türkiye “koalisyon” la yönetiliyordu.

Yaşı “orta” larda olan, az buçuk kemer sıkan, ilaç – hastane – emekli maaşı kuyruklarına giren ve hatta buralarda ölenler; koalisyonla yönetilmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirler. Bu dönemi yaşayanlar; sırasıyla Kültür ve Turizm Bakanı, Dışişleri Bakanı, Başbakan ve son olarak da koalisyon (ANASOL – M) hükümeti zamanında Başbakan Yardımcılığı yapan Rizeli bir hemşehrimiz olan A. Mesut YILMAZ ile yine onun yakın dava arkadaşı / hemşehrisi sayın Yaşar OKUYAN’ı da çok iyi tanırlar.

Hani Başbakan Sayın Mesut YILMAZ, “siyasi hayatıma mal olsa da” diye başlayıp 8 yıllık zorunlu eğitimi yasalaştırıp; hem siyasi hayatını sonlandırmış, hem Kur’an kursları ile imam hatip okullarının kapatılmasına – eğitimlerinin engellenmesine sebep olmuş ve hem de – o çok sevdiği – hemşehrilerinin tepkisini çekmişti. Mevzumuz; sayın YILMAZ’ın geçmişteki o hatasını gündeme taşımak ve bunu yeniden kaşımak da değildir. Yine YILMAZ’ın sebep olduğu ve yanında (kabinede) “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı” olarak görev yapan başka bir Rizeli sayın Yaşar OKUYAN’ın, günümüze kadar gelip bıraktıkları yanlış politikalarının ürünü olan “emeklilik” mevzusu… Anladığınız üzere; EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) ‘den bahsediyoruz.

Ülkemizin koalisyonlara mahkûm edilip yönetildiği, her türlü vesayetin baş tacı edildiği o yıllar, devlet ve halk için de tekrar gelmemesi – yaşatılmaması adına dua edilen yıllardı. EYT mevzusu da o yılların bir hediyesi ve koalisyon hükümetinden sonra gelecek olan hükümetlere “pimi çekilmiş bomba” olarak miras bırakılmıştı. Hani “devletlerde devamlılık esastır!” mantığı var ya, işte o mantıkla AK Parti iktidarı geçmişten gelen tüm pislikleri temizlerken sıkıntıları da bertaraf etmenin derdine düştü, EYT hariç!...

Nedir bu EYT okyanusunda kopartılan fırtına? Memur – işçi hangi sınıfta olurlarsa olsunlar, çalışanların kurumlardaki ilk giriş tarihi baz alınarak, Eylül 1999 tarihi öncesine kadar kadınlar da 20 yıl, erkekler de ise 25 yıl 5000 prim ödeme gün sayısı emekli olabilmek için yeterli olabiliyordu. 1999 yılında getirilen uygulamayla, emeklilik yaşı kadınlarda 58’e, erkeklerde 60’a prim ödeme gün sayısı da 7000’e çıkartıldı. Bununla birlikte 8 Eylül 1999 tarihinden önce işe giren kadınlarda 40 – 58, erkeklerde ise 44 – 60 yaş arasında değişen kademeli geçiş süresi getirilmiş, böylelikle yıl ve prim gün sayısını tamamlayanlar “emeklilik” i hak etmiş olsa bile “yaş” ı bekleyecekler. “Yaş” a takılma mevzusu da buradan çıkarılmış oldu.

23 Mayıs 2002 tarihinden geçerli olmak üzere yeni bir kademeli geçiş takvimi kabul edildi. SGK’nın bu konudaki çalışmaları sürerken, başta muhalefet partileri olmak üzere toplumun geniş bir kesiminde lehte / aleyhte kampanyalar düzenlenmiş, hatta bu konunun mağdurları tarafından da bir dernek bile kuruldu.

Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN olmak üzere AK Parti hükümeti, 6 milyona yaklaşan sayısıyla EYT’lilerin mağduriyetinin ortadan kaldırılmasının, devlete yıllık 113 milyar ve uzun vadede de 754 milyar TL’lik “ek bir bütçe” – “yük” – “sırtında kambur” olacağı gibi ibarelerle bu konuyu “siyasi bir malzeme” yapmayacaklarını ifade ediyorlar. Haklı / haksız olmaları bir tarafa, düşünülmesi gerekilen birkaç mevzu vardır;

Birincisi; EYT’ye sebep olan başta OKUYAN – YILMAZya da o koalisyon zamanında da devlet kasasında da para yoktu. O dönemleri iyi hatırlayın, para olsaydı böyle bir yola başvurulmaz, çalışıp emekliliği hak edenlere hakları iade edilir, bu mevzu bu günlere getirilmezdi.

İkincisi; Eski kanun ve düzenlemelere göre emekliliği hak edenlere hakları iade edilmeli ve kanun / uygulamalar geriye doğru işletilmemelidir. Böyle bir uygulamayla, devlet eliyle “zulüm” yapılmış olur, ki bunu da kimse istemez.

Üçüncüsü; Devlete getirilecek ek maliyetleri sebebiyle EYT’nin yürürlüğe konulmaması - çıkartılmaması bahane edilemez. Her şeye para bulan / bulması da gereken hükümettir, emekliler ya da emekliliği hak edenler değil. Böyle bir bahane olamaz. Uzun süreli bir maratonla 750 milyar TL bulunacaksa bir an önce bunun yolu bulunmalı, gerekiyorsa bu para taksitler halinde hak edenlere ödenmelidir.

Dördüncüsü; Dört kişilik bir ailenin geçim sınırı 6 bin TL civarında iken tek maaşla geçinmek tabii ki zor olacaktır. Hâl böyle iken genç (!) yaşlarda emekli olanlar bir kenarda oturmayacak, hayatın her alanlarında faaliyetlerine devam edecek, üretimde de katkıda bulunacak ve çalışacaklardır. Bunu da kimsenin engellemesi lazım.

Beşincisi; Geçmişle gelecek arasındaki yaşam ve çalışma koşullarını “kader” belirler. Bunun üzerinden “haksızlık” edebiyatı ve politikaları yapılmamalıdır. Hizmete başlama tarihinde dünyada bile olmayanlara haksızlık yapılmasını hangi mantık çerçevesinde ifade edebiliyorlar, bunu da anlayabilmiş değilim. Bu mantıkla, biz geçmişte okullara yaya gidiyorduk, şimdiki nesil arabayla gidiyor. Bunu nasıl açıklayacaksınız, bu bize yapılan haksızlık değil miydi?!...

Her şeyden önemlisi, yine bir Rizeli olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN;

Millet sizi kendinden bildiği, diğerlerinden farklı gördüğü için gönülden bağlanıyor, son 17 yıldır iktidara seçiyor, bir vefa örneği olarak orada tutuyor – tutmaya devam ediyor, ölümüne de olsa size sahip çıkıyor, çıkacaktır. O yüzden ne sizin siyasi hayatınız ve ne de bu milletin sizden bekledikleri / beklentileri o kadar da ucuz / değersiz değildir.

Yazımızın başlığında bahsettiğimiz 4 Rizeli vardı ya; Birincisi Rize – Çayeli’nden Sayın A. Mesut YILMAZ, ikincisi – Yalovalıyım dediğine bakmayın aslen – yine Rize / Çayeli’nden Sayın Yaşar OKUYAN, üçüncüsü Rize – Güneysu’dan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN ve dördüncüsü de kim biliyor musunuz, o da ben yani Rize – Derepazarı’ndan Günay Ertan AKGÜN.

Neden ben mi, çünkü, birincisi; Bir Rizeli olarak öyle ya da böyle çok sevilen / kendine göre taraftarı – seveni olan hemşehrilerimin hiçbir şekilde manevi olarak zarar görmesini istemem. İkincisi; İhtiyacım olsa da olmasa da ben de bir EYT’liyim, EYT mağduruyum. Bu meselenin de bir an önce çözüme kavuşturulmasını bekliyorum, verilmiş haklar geri alınmaz.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı