BIST9.078,43 %-1.59
USD38.525%0,08
EURO43,7450 %-0.01
ALTIN4.056,95 %-0.33

DEMEKLE OLUNMAZ Kİ!

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
08 Nisan 2025 10:05

08 Kasım 2023’teki kongrede genel başkan olup İBB’deki rüşvet, yolsuzluk, irtikap, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, kişisel verileri kullanma, para – hediye ve kadroyla delege satın alma ve sair suçlardan dolayı “şaibeli” hâle gelen “kazanılmışlık” ile kongre iptaline giden süreci önlemek maksadıyla “partiye kayyum atanma” tehlikesini öngörüp (!) apar topar ve baskın bir şekilde olağanüstü kurultay kararı alan ve 06 Nisan’daki CHP Olağanüstü kurultayında “tek aday” olarak girip tekrar genel başkanlığa seçilen, öteden beri gelen “alışkanlık” la medet umulan dış kapılarda Türkiye’yi şikâyet eden ve bir türlüözgürleşemeyen Özgür ÖZEL, kendi geçmişleri ve darbeci sicillerine bakmadan yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN hakkında “cunta başı” deme cüretinde bulunmuş ve kedi, yine ciğere murdar demiştir!...

Mevlâna der ki; “Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!”. Şimdi, sicili hakaretlerle dolu olan birini kaale alıp nasıl cevap verelim ya da cevap vermekle zaman mı harcayalım? Yine Anadolu’da “Vali olabilirsin ama adam olamazsın!” diye bir laf daha vardır, onu da söyleyelim ve MHP lideri sayın Devlet BAHÇELİ’nin kendi sosyal medya hesabında paylaştığı şekilde cevap vererek devam edelim;

“Sayın Cumhurbaşkanımıza cunta başı iftirası tam anlamıyla akıl tutulması, zekâ yoksunluğu, sağduyu yoksulluğu, gerçeğin ve milli iradenin aydınlığına tahammül edemeyen potansiyel darbe meraklısı bir zavallının hezeyanıdır.” ve devamla “Cunta demek CHP demektir, bunu bilmeyen de yoktur” diyerek bizleri bir kez daha haklı çıkarmıştır. Neden mi;

Öncelikli olarak;

CHP’yle ilgili yazdığımız her yazıda bu partiden bahsederken “Cuntacı Hazımsızlar Partisi” demiş ve birileri de bizleri önyargılı olmakla suçlamıştı. Ne oldu, ne değişti de gerçekleri yeni yeni görmeye başladınız, yeni mi kafanıza “dank!” etmeye başladı, bir müddet sonra gerçekleri görmek de aslında bizler için gurur kaynağı olsa da birileri bu parti ve temsil ettikleri zihniyetin yaptıklarına bir “dur!” demeli, diyebilmelidir.

“Atatürk’ün Partisi”, “Yüzyıllık parti”, “Cumhuriyetin kurucu partisi”, “devlet kuran parti” gibi söylemlerin arkasına saklanarak size; devlete, onun kurumlarına, başta cumhurbaşkanımız olmak üzere devleti temsil eden “büyükler” e hakaret etme hakkı vermez, bundan sonra da vermeyecektir. Meydanı boş bulup bugüne kadar boş salvoları havada uçuşturup durdunuz.

Bir türlü özgürleşemeyen, el memleketlerinden medet uman şikâyetçi “emanetçi” başkanınız içki içip kediye kafa tutan fareler gibi Cumhurbaşkanına kafa tutamaz, parmak sallayamaz, “cuntacılık” la suçlayamaz ve “cunta başı” da diyemez, aklınızı başınıza devşirin. Sizler önce kendi geçmişinize bakın, kimin cuntacı, kimin demokrat olduğunu daha iyi anlamış olacaksınız, anlayabilirseniz tabii ki!...

Siyaset, bu ülkede çok çirkin ve çirkef bir hâl almış, “kalite” den iyice uzaklaşmıştır. Buna çanak tutan ve bir türlü iktidar olamayan müzmin muhalefet ve onun vesayetçi zihniyeti, artık raydan çıkmış tren – dümeni kırılmış gemi gibi olmuştur. Bu treni tekrar raylarına koyabilmek – gemiyi de yüzdürebilmek adına; ya yeni kanunlar çıkartılmalı, ya bunlar hizaya çekilmeli ya da gereken cezai müeyyideler uygulanarak yapanın yanına kâr olarak bırakılmamalıdır. Siyasi Partiler Kanunu (SPK), Türk Ceza Kanunu (TCK) ve benzeri kanunlar güncellenmelidir. Bunlar yapılmadığı takdirde; Hakaret, kafa tutma ve benzeri durumlar, birilerine yol olursa önü alınamaz ve çirkeflik adına farklı gelişmelere zemin hazırlanmış olunacaktır.

Gençlerin “kötü” – “cüzzamlı” – “beyaz elbiseyi kirletmemek” adına uzak durmaya çalıştığı siyaset ve kurumlarını hizaya almak, ülke geleceği ve kurumlarını daha kurumsal bir hâle getirmek, toplumu devlet ve temsilcilerine karşı daha “terbiyeli” – “dirayetli” davranmayı öğretmek, “devlet adamlığı” vasfını sözlüklerde değil kurumlarında temsiliyet olarak göstermek, ast – üst / memur – amir ilişkisini parti – cemaat – ticaret – siyaset denklemlerinin arasına sıkıştırmamak, ehliyet – liyakat – sadakat üçgenini şeytan görmüş bermuda üçgeni gibi değil olması gereken tercihler olarak algılatmak, halkla devlet – devletle halkın arasını açmamak ve bunlar gibi birden fazla tedbiri alırsak önüne gelen herkes de böyle yırtık lastikten fırlayan jant gibi yollara dökülmez, dökülmeyecektir!...

Yazımıza başlık koyarken “demekle olunmaz ki!” dedik. Niye biliyor musunuz;

Birine “cuntacı” demekle “cuntacı” olunmadığı gibi birine de “adam” demekle “adam” olunmazmış, tarihe not düşmek adına bilin istedim!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı