Kedi uzanamadığı ciğere “murdar!” dermiş. Son yıllardaki siyasetimiz de aynı bu kedi gibi olmuş. Ahlâk, erdem, onur, etik kuralları, devlet terbiyesi, temsiliyet ağırlığı, rekabet kuralları adına ne derseniz deyin hiçbir şeyle örtüşmeyen – bağdaşmayan bir seremoni / komedya izliyor ve ne yazık ki buna da “siyaset” diyoruz. Böyle bir siyaset anlayışınız yerin dibine batsın!...

Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, irtikap, suistimal, zimmete para geçirme, terör destek verme ve finans sağlama, ülkemizin geleceğini zapt ü rap altına almaya çalışma, ne kadar suç – olumsuzluk ve ahlâksızlık varsa hepsiyle içli dışlı olan muhalefet, sanki bunlar yetmiyormuş gibi bir de halkı sokaklara davet etmekte, “demokratik hak” olan protestoyu polise – askere taş atmak / saldırmak olarak görüp vatandaşlarımızı devlet ve kurumlarıyla karşı karşıya getirmekte, kırıp dökmeyi teşvik etmekte, kaotik ortamdan beslenmeye çalışmakta ve bunlar yetmiyormuş gibi boykot silahını da kullanmaya çalışmaktadır. Siyaset, devleti yönetmeye talip olmak – demokratik hak bunlarsa yerin yedi kat dibine batsın!...

Osmanlı’nın son yüzyılı ile Cumhuriyetimizin ilk yüzyılında değişik sınavlardan geçip alnının akıyla bunlardan sıyrılmaya çalışan ve bu arada kan – ter – gözyaşı döken aziz ve asil milletimiz, yanlış yönlendirilmelerle birlikte kurban edilmeye çalışılıyor. Buna çanak tutan, hıyanet değirmenine su taşıyan siyasilere yazıklar olsun. Bu hainliğin fitilini ateşlemeye çalışan, “politikacı” kisvesi altındaki melunlara yazıklar olsun. Kendi siyasi ikballerinden başka bir şey düşünmeyen, “devletimiz batsın, milletimiz tarih sahnesinden silinsin ama bize bir şey olmasın!” diye düşünen insanlıktan nasibini almayan zındıklara yazıklar olsun, hem de bin kere değil milyon kere yazıklar olsun!...

Ne yapacaklarmış; “İktidara karşı sandıklarda başarı sağlayamıyorlar, her ne şart altında olursa olsun ERDOĞAN’ı deviremiyorlar!” diye boykot silahını kullanacaklarmış, yuh, yuh, yuh olsun sizlere!...

Muhalefet iyice kendini açık verdi. Bütün suçları bir bir deşifre olup yedikleri herzeler de pazar malı gibi ortaya dökülünce medet umdukları - bel bağladıkları – “kurtarıcı” olarak gördükleri belediye başkanları ortada alınmış bir seçim kararı yokken seçmeye çalıştıkları “cumhurbaşkanı adayları içeri alındı, tutuklandı” diye feveran – feryat / figan ediyorlar ama sizi kimse duymaz.

Şikâyet ettiğiniz Avrupa ülkelerine bakın bakalım neler dönüyormuş; Demokrasinin beşiği (!) sayılan Fransa’da 2027 başkanlık seçimlerine hazırlanan aşırı sağcı siyasetçi Marine Le Pen’in başına gelenlere bakın. Avrupa Birliği fonlarını partisi Ulusal Birlik için uygun olmayan şekilde kullanmaktan ve zimmetine para geçirmekten suçlu bulunan Le Pen’in aldığı cezaları size hatırlatalım, ister misiniz; Kamu görevlerinden men edilmek, iki yılı ertelenmiş olmak üzere dört yıl hapis cezasına çarptırılmak, iki yılı elektronik kelepçeyle ev hapsinde tutulmak, 100 bin Euro para cezasına çarptırılmak, 2027 yılı seçimlerine katılamamak, vesaire, vesaire… Soruyorum sizlere; Hangisi size yarar? İbret alın, bir insan nasıl tutuklanıyormuş, ne hâle geliyor ya da getiriliyormuş, bakın bakalım nasıl oluyormuş?!...Peki bunlar; ülkelerini başka yerlere şikâyet ediyorlar mı, başkalarından medet umuyorlar mı, “adalet yok!” deyip bağırıp çağırıyorlar mı, polise – askere saldırıyor ve yargı mensuplarını tehdit ediyorlar mı? Haysiyet yoksunu demokrasi cellatları bakın bakalım, nasıl oluyormuş?!...

Bir ülkenin katma değeri yüksek olan yerli ve millî markalarını boykot ve oralardan alışveriş yapanları tehdit etmek, binlerce çalışanının ekmeğine zehir sürmek ancak yularları başkalarının elinde olanlarının işidir!...

Boykot, protesto, şımarıklık sergileyen sosyal medya adreslerinden delikanlılık gösterisinde bulunan ve başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin gazına gelip devlete ve kurumlarına kafa tutan – tehdit edenler, herhalde bu devletin demir yumruklarıyla tanışmamışlardır. Enselerinde adaletin şaplağını yiyenler, ya pişman olmuş görüntüsü veriyorlar ya da sonraki adımlar (!) için kabuklarına çekiliyorlar. “Devlet aklı unutmaz!” bunu bir yerlere iyice not edin, ilerleyen süreçlerde lazım olacak size!...

Boykot çağrılarına karşı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı re ’sen soruşturma başlatmış olsa da azgın muhalefetin beklentilerine çanak tutan / destekleyen gazeteci kılıklı medya maymunları ve bunları ekranlarına çıkartan TV kanallarına karşı da en ağır cezayı RTÜK vb. kurum / kuruluşlar vermez ve yaptırımlar uygulanmazsa artık onlar da büyük bir vebalin altında kalacak, bu sonuçla birlikte Cumhurbaşkanımız ERDOĞAN’ın halkın gönlünde olan yeri de yara alacaktır.

Geçmişte “Yeşil Sermaye”, “Anadolu Sermayesi” veya “Anadolu Aslanları” diye bilinen yerli ve millî firmalar boykot – protesto tarzı keşmekeşlerin / havada uçuşan tehditlerin içerisine çekilirse; çok da iyi olmayan ekonomi yerle bir olacak ve iflas – bataklar – kapanma ve işten çıkarmalar artacaktır. Halk ya da tüketici olarak üzerimize düşen görev; bu kötü günlerde üretici veya boykot listesinde yer alan firmaların yanında olmak, “inadına alışveriş yapmak” ve onların deyimiyle de “gerçekten de patronun kim olduğunu onlar göstermek” olmalıdır.

Aziz ve asil olan Türk milletinin, bir kuru ekmek ve soğanla kurup hoşafla ayakta tutmaya çalıştığı T.C. Devleti’ne boykot – tehdit sökmez. Aklınızı başınıza devşirin ve tuzaklara gelmeyin. Allah, en büyük tuzağı size kurar ve altında kalırsınız.

Son olarak da sana seslenelim, CeHaPe Genel Başkanı Ey Özgür ÖZEL;

Delegelerin imzası alınarak aday olacak olan Bay Kemal geliyor. En büyük boykotu 6 Nisan’da senin partililerin sana karşı yapacak, iki gözümün çiçeği (!), demedi deme, benden sana uyarması!...