BIST10.105,37%1.06
USD35.6523%0,11
EURO37,1557 %0.03
ALTIN3.160,92 %0.63

DEVLET MESELELERİ ÜZERİNDEN BAHÇELİ’NİN SÖZLERİNİN ANALİZ EDİLMESİ   

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
22 Ocak 2025 10:46

İnsanı yönetmenin zor olduğu ve neredeyse imkânsız hâle geldiği bir toplumda devleti yönetmek de zordur. Hatta dünyanın en zor işi; “devleti yönetmek” tir.Siyaset ve devlet yönetiminde yer alanlar için söylenilen ve herkesin hem fikir olduğu genel kanı “sen aileni yönetemiyorsun, onlar devleti yönetiyor!” kabilindeki sözün doğruluk ve geçerlilik payı her zaman güncelliğini korumuş, korumaya da devam etmektedir.

Kurumsallaşmış, sistemi oturtulmuş, “gelene ağam – gidene paşam” dedirtmeyen yöntemlerle yönetilen devletlerin idaresi kolaydır. Bu tarz devletlerde, yönetim; sıradanlaşır, rutin hâle gelir, gelen yöneticiler de “devamlılık esası” üzerine sürdürülebilir bir yönetimin parçası olur.

Demokrasisi tam olarak gelişmemiş olan, vesayet ve baskı aparatlarıyla yönetilen devletlerde de “meseleler” ve bunların çözüm yolları kamunun gözü önüne serilir, serilmek istenilir. Bu, aslında en zayıf olan yönetim şekli ve devlet idaresi için de tasvip edilmeyecek olan metottur, ciddiyetsiz bir durum olur ve böyle bir devlet de muhatap olarak kabul edilmez.

Devlet meseleleri; milletin gözü önünde konuşulmaz, konuşulmaması gerekir, nabız yoklamak ya da kamuoyu oluşturmak için de tartışma konusu yapılmaz – yapılmaması lazım. Milletin bilmesi gereken ancak devlet yöneticilerinin çizeceği çerçeveyle alakalıdır. O çerçevenin dışına çıkıldığı zaman devlet ciddiyet ve politikaları ifşa olur, millî menfaatlere de ters düşer. Önüne gelen herkes devletin mahrem meselelerini; kahvehane köşelerinde, televizyon ekranlarında, şoför muhabbetlerinde, altın günlerinde, poker partilerinde, içki masalarında konuşamaz, güncel muhabbet konusu da yapamaz veya yapmamalıdır. Devletin mahrem konuları, geleceğe dönük bölgesel ve küresel içerikli millî meseleleri gelişigüzel ortamlarda konuşulduğu zaman, bu, magazin programı haline gelir, devlet ciddiyeti de paparazzi programı gibi olur. Yapmayın bunu!...

“Tonton amca” lakaplı rahmetli Turgut ÖZAL’ın dediği gibi yapılması gerekenlerle ekseriyetle sol cenahın söylem ve eylemlerine bakılması elzemdir. ÖZAL’ın; “Ben bir icraat yapacağım zaman sol kafaların yazdıklarına bakarım. Eğer hiç sesleri çıkmıyorsa o projeyi yapmam, rafa kaldırırım. Yarısının sesi çıkmıyor, yarısının sesi çıkıyorsa o projeyi yeniler, öyle yaparım. Eğer bütün solcular projeyi engellemek için yaygara yapıyorsa hiç kimseyi dinlemem, o projeyi aynen yapar ve bitiririm. Çünkü o proje memleket için hayırlara vesiledir!” sözünü iyi hatırlayıp buna göre politika ve gündem belirleyip, yolumuza devam edelim.

Devlet meseleleri ciddiyet ister. Kamuoyu, STK ya da adına ne derseniz deyin, milletin sizden olan her türlü beklentisini “Çarşamba pazarının malı” gibi ortaya seremezsiniz, Roman vatandaşlarımız alınmasın ama çingene bohçası gibi de değersizleştiremezsiniz.

İstikrar – beka anlamında partilerin iktidarda uzun süreli kalmak istemeleri veya kalmaları, bir müddet sonra kendilerini devletmiş gibi hissetmelerine ve dolayısıyla “metal yorgunluğu” – “güç zehirlenmesi” ne uğramalarına sebebiyet vermektedir. Bu açıdan baktığınız zaman iktidarlara ara ara oylarını düşürterek bir ders verilmesi ve bu yolla silkelenip kendilerine getirilmeleri gerekir. Milletin tercihini “tokat” olarak değil de “ders” olarak gördüğünüz zaman daha büyük başarılara emin adımlarla koşmuş ve bu yolda yorgunluk hissetmemiş olursunuz. Hani arabesk sanatçısı Orhan GENCEBAY’ın da dediği gibi “hatasız kul olmaz, hatamla sev beni!” ama bu da bir yere kadar olur. Hatalarınız “kasıt” a döner ve süreklilik arz ederse işte bundan sonraki tokat, muhalefete dönüşmenize ve hatta bir adım sonrasında Meclis’in dışına itilmenize zemin hazırlar. Türk siyasetinin en büyük açmazı da budur, bu mahmur halimizden bir türlü silkelenip kendimize gelemiyoruz, emek – vakit ve nakitler boşu boşuna heba ediliyor, yazıklar olsun!...

**************

Devleti yönetmenin maharet ve meziyet isteyip devlet sırlarının ifşa edilmemesinin ciddiyet arz ettiği “devletleşme” kültür – medeniyet ve bağımlılığını icra etmek; cesaret, feragat ve basiret ister. İşte son devrin yöneticilerinin bir kısmında ya bunu hiç göremiyor, ya az görüyor veyahut da tam görüyoruz. İçtenlikle şunu da belirtmek isterim; görmek istiyoruz. İşte böyle bir tablonun yaşandığı bir ortamda MHP lideri Devlet BAHÇELİ’nin söz - söylem ve eylemlerine şahit oluyoruz.

MHP lideri Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ’in rahmetli olmasından bu yana partinin hem genel başkanlığı ve hem de “ülkücü hareket” in liderliğini yürüten, ya koalisyon ortağı, ya muhalefette ya da Meclis dışında kaldığı süreç boyunca MHP’yi yöneten BAHÇELİ’nin – eleştirip bazen tenkit etsek de - son zamanlardaki hareketleri gerçekten de bizleri derinden düşündürmektedir.

Yeni yasama yılının açıldığı ekim ayından bu yana BAHÇELİ’nin gündem belirleyen – şaşırtan söylemlerine şahit oluyoruz. Gerçekten de “ne oluyor buna?” dedirten bu söylemler, aslında bazı beklentilerin üst perdeden dillendirilmesini ortaya koysa da bizleri biraz daha düşünmeye sevk etmelidir. Her bir söz ve eylemi ayrı bir politika ve gündem belirleyen BAHÇELİ, belki hoş konuşuyor ama boş konuşmuyor, bundan adınız gibi emin olabilirsiniz. Eskilerin de dediği gibi “söyleyene değil, söylenene bak!”.

BAHÇELİ’nin 14 Ocak’ta söylediği “12 ada; Türkiye’den ayak oyunlarıyla çalındı, bizden gasp edilmiş, Türk milletinden çalınmıştır. Türkiyesiz 12 ada düşünülemez, Mavi Vatan’dan vazgeçmeyiz, Atina yönetimi ayağını denk alsın” sözleri dışarıya ve bilhassa Yunanistan ve Kıbrıs’ın Rum kesimindeki komşulara verilmiş bir gözdağı değil, sıranın oralara da geleceğinin bir göstergesidir. Ne dersiniz, terör belasını temizleyen Türkiye; bundan sonra adım adım Turan’a doğru ilerleyip Kızıl Elma Ülküsü’nü gerçekleştirebilir mi?!...

Ömrü vefa etsin ama BAHÇELİ – yaş ve yaşlanmışlık itibariyle - giderayak ne yapmaya çalışıyor? Adına yakışır bir şekilde gerçekten de “devlet” için mi bir şeylere imza atmak istiyor yoksa “derinler” den bir yerden vazifeyle mi tayin edildi, bekleyip hep birlikte görelim!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı