KÖYLERİN BOŞALTILMASI VE GERİ GÖÇÜN TEŞVİK EDİLMESİ
Günay Ertan Akgün
Devletlerin kendi halklarına karşı birincil vazifesi ile insanoğlunun en masum – en temel ve en kutsal duyduğu ihtiyaçlarından birisi de ikamet ve barınmadır. İkamet ve barınma ihtiyacının bir kısmını “sosyal” olan devletler ucuz konut inşası ve kendi uhdesindeki yardım kuruluşlarıyla karşılarken, diğer bir kısmı da halkların kendi kabiliyet, imkân, geçim yol ve şekilleriyle karşılanmaktadır.
Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına doğru başlayan sefer ve göçler sonucunda yerleşim (ikamet) ve yerinde barınma kültürünün iyice benimsenmesiyle birlikte artık yaylak ve kışlaklar yerini mezra – köy – kasaba – nahiye – ilçe – il ve büyükşehir (sol fraksiyonların diliyle “anakent” – “büyükkent”) gibi yerleşim birimlerine bırakmış, “köylü” ve “şehirli” kavramlar ortaya çıkmıştır.
“Köylü” kavramıyla birlikte buralarda yaşayan halklar; yörelerdeki geçim tür ve çeşitliliğiyle kendilerini yaşadıkları topraklara ait olarak görür, hayatlarını buralarda idame ettirir, yılın yarısını “üretim” le geçirirken kalan yarısını da “dinlenme” ve yöre kültürünü yaşatma – canlı tutmayla tamamlarlar.
1990’lı yıllara kadar ülke nüfusumuzun %70’ını oluşturan ve rağbet gören köylü kesimi tarım – hayvancılık politikalarının yanlışlığı, “enflasyon” – “hayat pahalılığı” ve üretilen ürün ile yetiştirilen hayvanların elde kalması, maliyet girdilerinin yüksekliğinden kaynaklanan ve günün sonunda “hamallık” la noktalanan köylülüğünün enayilik gibi görülmesinden sonra artık bu kesim “milenyum çağı” diye yutturulan 2000’li yılların başlamasıyla birlikte de neredeyse %10’lara kadar düşmüştür.
Milletin efendisi olması gereken “Köylüler” sadece bu olumsuzluklardan dolayı değil başka nedenlerden de yerlerini terk etmiş, kimlik değişikliği yolunu tercih etmiştir. Köylüler; İkilem arasında bocaladığı gibi de hem sınıfta kalmış ve hem de geri dönüşün yollarını bulamamış, iki arada bir derede kalmıştır.
Eskiden devasa arazi – tarla ve imkânlara sahip olanlar büyüklerin ölüp miras yoluyla arazilerin kardeşlere bölünmesi, üretici konumunda olan nüfusların azalması ve kalan arazilerin geçimi sağlayacak derecede harcanan emeği karşılamaması nedeniyle başka “yollar” ı tercih etme ihtiyacı doğmuş, buna bir de yerinde yapılan eğitimin önce YİBO’lara (Yatılı İlköğretim Bölge Okulu) sonra “taşımalı” ya ve daha sonrasında da bunun kaldırılarak eğitimin tamamen ilçe ve illere kaydırılmasıyla birlikte mezra – köyler boşaltılmış, kaderlerine terk edilmişlerdir.
Eğitim, hem kırsal ve genel nüfus için olmazsa olmazlarımız arasında yer almalıdır ama bunu adil bir şekilde yapar eğitimdeki kaliteyi şehirlerdeki etki – yetkiye göre değil de herkese göre düzenler ve bunu da yaygın bir politika gibi belirlerseniz “anlam” kazanır, “fırsat eşitlik” i de yerini bulmuş olur. Herkesi belli bir kademeye kadar eğitir ve bunu “zorunlu” olmaktan çıkartıp “tercih” e göre belirlerseniz toplumun kültür – medeniyet çıtasını bir yere kadar yükseltmiş olursunuz ancak herkesi “yüksek öğrenim” yapıp “diploma alma” ya mahkûm eder, üretici olan köylü kesimini memur yapmaya zorlarsanız yine köyleri boşaltır ve kaderine de razı olmaya zorlarsınız.
Her ne şart ve neden altında olursa olsun “taş yerinde ağırdır!” misali herkesi yerinde huzurlu, mutlu, umutlu, geleceğinden emin bir şekilde yaşatır ve bunun da zeminlerini hazırlarsanız üretim artar, dışa bağımlılık ve ithalat da azalmış olur. Ancak “köylü” yü yerinde tutmanız için radikal tedbirleri de almanız lazım. Acizane tavsiyelerde bulunarak bunlardan birkaç tanesini sıralamaya çalışalım;
1 – Yörelerde üretilen tarım ürünleri ve hayvanlardan elde edilecek olan et – süt ürünleriyle ilgili sanayileşme yoluna gidilmeli, fabrikalar inşa edilmeli ve pazarlama ağları geliştirilmelidir.
2 – Tarımsal üretimi teşvik ve maliyet girdilerini minimize edecek ucuz mazot temini, traktör ve el makinelerini ucuz / uzun vadeli kredilere çiftçilere tahsis edilmesi de gerekir.
3 – Üretilen ürünlerin “satın alma garantisi” gibi politikalarla çiftçilerin elinde bırakılmaması ve zincir market / toptancıların ucuz alım – hileli yollarına mahkûm edilmemesi, “üreticiden tüketiciye” sloganının etiketler de yazılı olmaktan ileri götürülmesi gerekir.
4 – Üretici kooperatifleri – sosyal medya ağlarının aktif bir şekilde kullanılması, hileli – tağşiş ve taklit ürünlerin önüne geçilmesi ve bakanlıkların Ankara’da değil de sahalarda yer alarak kontrol ve denetim mekanizmalarını etkili bir biçimde kullanmaları gerekir.
5 – Eğitim ve sağlık alanlarında okul – sağlık ocağı – hastane gibi birimlerin aktif bir şekilde şehirlerde değil de ortak noktalarda oluşturularak ulaşımı kolaylaştırılmalı, TOKİ tarzı ve yereldeki belediyelere ait iştiraklerin toplu konutları köy – beldelere yakın yerlerde inşa ederek “hareketli nüfus” u canlı – diri tutmaları, ucuz konut edinmelerinin önündeki engellerin de kaldırılması elzemdir.
6 – Doğa, inanç, kültür turizmlerinin köylere de yaygınlaştırılmaları, butik otel – bungalov gibi yapıların doğayla iç içe inşa edilmeleri de olmazsa olmazlarımız arasında yer almalıdır.
7 – “Coğrafî işaret” taşıyan - “helal sertifika” ya sahip olan ürün üretimlerinin teşvik edilmeleri, pazarlama ağlarının kurulmaları ve bu alanlarla ilgili faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelere gerekli kolaylık ve muafiyetlerin sağlanmaları da gerekir.
8 – Yaşadıkları şehirlerden memnun olmayıp keşmekeş ve geçim sıkıntılarından kurtulmak isteyenlerin köylerine geri dönüşlerini kolaylaştıracak taşınma – yerleşme gibi giderlerinin karşılanması, ucuz arazilerin temin edilerek üretim yapmalarının teşvik edilmesi, faizsiz ya da düşük faizli hayvancılık kredilerinin verilmesi de sağlanmalıdır.
9 – Konser, festival, tiyatro, sinema vb. kültürel faaliyetleri de yerele taşıyarak yerinde eğlenme teşvik edilmeli, birlik – beraberlik – dayanışma – kaynaşma – kenetlenme duyguları zirve yaptırılmalıdır.
Bu ve bunlara benzer sayısız tedbirler alınarak şehirlerden köylere doğru geriye göç teşvik edilebileceği gibi aynı zamanda da özendirilebilecektir. Şu gerçeğin de unutulmaması gerekir; üretmeyen toplumlar tüketim denizinde boğulup kaybolup giderler.