DİN BİZİM DE YA DİYANET KİMİN?
Günay Ertan Akgün
Birleştirici – kaynaştırıcı – birlik ve beraberlik duygularının bir arada yaşamasını sağlayıcı en büyük – en değerli manevi bağ “din” dir. Dinden sonra da vatan, millet, bayrak, dil, marş gibi millî ve aynı zamanda da manevi olan bağlar gelir.
“Din” in temelini ahlâk oluşturur; ahlâk yoksa din de yoktur. İslam; ahlâk üzerine inşa edilmiş bir dindir. Bizim dinimizin yarısını “ahlâk”, kalan yarısını da “itikat” oluşturur. Boşuna “ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim!” diyen bir Peygamberimiz olmazdı, değil mi?!...
Ahlâk yoksa din yoktur, din yoksa maneviyat yoktur, maneviyat yoksa maddiyat da çoktan tepetaklak olmuştur. Bunların olmadığı bir yerde de vatan; anlamsızlaşır ve sevgisi de ortadan kalkmış olur. Hani inancımızda da olan “vatan sevgisi imandandır!” gerçeği vardı ya, işte bu sevginin yerini son zamanlarda sanki başka şeyler almış gibi duruyor.
Kullar vasıtasıyla namaza yapılan ilahi davetin anonsu olan ve muhteşem yapılarından gurur duyduğumuz minarelerden okunan ezanları duyduğumuz zaman içerimizde bir ürperti – bir sevgi gösterisi olmuyor ve iman kırpıntısı hareketlenmiyorsa sorgulayacağımız tek şey – kalpten ziyade – imanınız olmalıdır. Caminin – minarelerin olduğu yerde Müslüman, Müslümanın olduğu yerde cesaret – merhamet – acıma duygusu – yardımlaşma – dayanışma – kaynaşma var diye düşünüyorduk. Bunlar yoksa o zaman vay halimize!...
Ahlâk yok, din yok, iman yok ve bu kadar yokluklardan rahmet, huzur – sükûnet, acıma – merhamet duyguları bekliyor, “bu nesil niye böyle oldu?” sorusuna cevap arıyoruz. Boşuna debelenip durmayalım, cevabı bellidir; DİNDEN UZAKLAŞTIK!...
Son zamanlarda manevi dünyamızda meydana gelen tahribatlar ve ahlâkî erozyonlarla ilgili sorunlara çözüm aramaya ve bunun üzerinden de “DİYANET” e yapıcı eleştirilere bulunmaya çalışıyoruz. Bazı arkadaşlar alınmış, gücenmiş ve bizlere de kırılmış olduklarını ilettiler, varsın olsun. Biz doğru bildiğimiz yoldan ilerlemeye devam edelim; eğriysek zaten bulacağımızı buluruz ya doğruysak, o zaman ne olacak?!...
AK Parti iktidarının “başarılı” olamadığı – eksik kaldığı konulardan biri de hiç şüphesiz ki “din alanındaki eğitimin yetersizliği” ve bu konuda bir arpa boyu kadar yol kat edememiş olmasıdır. Her partiye nasip olmayan bu kadar uzun süreli “sağ” bir iktidarda;
Manevi alandaki eksikliklerin devasa boyuta ulaşması, deist – ateist sayısının artması, LGBT konusunda elle tutulur gözle görülür eylemlerin harekete geçirtilememesi, gündelik politikaların minber ve hutbelerde vaaz konusu yapılması, dinî konulara (bilhassa yasal olup haram olan konulara) fetva ya da cevaz verilmesi gereken mevzulara siyasî açılardan çözüm bulunmaya çalışılması ve DİYANET – devletin politika üreten diğer kurumları gibi -muhatap kabul edilerek cevap verilmesi, cemaat – tarikat ve mezhep çatışmalarının gündemde tutularak mütedeyyin kesimin bölük pörçük yapılması ve ortaya çıkan yangının söndürülememesi, cami ve mescitlerdeki DİB görevlilerinin sadece namaz vakitlerinde camilere gidip “namaz kıldırma memuru” görevlerini ifa ettikten sonra emlakçılık – galericilik – müteahhitlik ve bazı yörelerde de tarımla uğraşmaları,müftülüklerdeki memurların da temsil ettikleri manevi sorumluluğun farkına varmamaları, vesaire, vesaire….
DİYANET; hakkı, manası ve teşkilatıyla görevini tam ve eksiksiz bir biçimde yerine getirmiyor, getiremiyor. 2024 yılında yaklaşık 92 milyar TL’lik bir bütçesi ve yeni açıklanıp kabul edilen – (bir önceki yıla göre açıklanan zam oranı % 41 olduğu için) 41 kere maşallah dedirten - 2025 yılı bütçesinde de 130.1 milyar TL’lik bir paya sahip olan ve bununla birlikte Türkiye’nin “en” leri arasında yer alan bu teşkilat, aldıklarının tam olarak karşılığını vermekten aciz olacaksa o zaman insanlarımızı kendi hallerine bırakın, bırakın ki gerçek İslam’ı yaşasınlar!...
Şimdi size diyeceğim ki 130.1 milyar TL’lik bir bütçeyle 1 milyar TL’den tam 130 fabrika inşa eder ve buralarda toplamda en az 60 – 70 bin kişi istihdam eder, kısmî olsa işsizliğe de çözüm bulursunuz. Olduğunuz yerden hoplayıp “Diyanetle fabrika kıyaslanır mı?” diyeceksiniz, kendinize göre haklı olabilir ve beni de kapitalist düşünmekle suçlayabilirsiniz ama şuna emin olunuz ki bu konuda hakkımda ne düşünürseniz düşünün hiç umurumda değil. Neticede; ne kadar bütçe ayırırsanız ayırın, bir ülkede mescit – cami ve Kur’an kurslarını halk inşa ediyor, bakım – onarım ve temizlikleriyle yine yöre insanı ilgileniyor ve DİYANET de buralara bütçe aktarmıyor, kurduğu vakıf – dernek – yayınevi ve medya iştirakleriyle bütçesine bütçe katıyorsa başka ne diyelim ki; ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ!...
Matematiğin babası sayılan Harezmi’ye “insan nedir?” diye sormuşlar. Demiş ki; “İnsan güzel ahlaklı ise “1” eder. Yakışıklı ise buna bir “0” ekleyin “10” eder. Varlıklı ise buna bir “0” daha ekleyin “100” eder. Soylu ve nesep sahibi ise bir “0” daha ekleyin “1000” eder. Fakat “ahlâk” olan “1” giderse insanın kıymeti gider. Geriye değeri olmayan sıfırlar kalır.” Baştan beri de söylüyoruz; Ahlâk yoksa geride olan şeylerin de anlamı olmaz, olmayacaktır.
Müslüman; sulandırılmış, ılımlı, hoşgörü (!) bataklığına saplanmış bir inancın, anlamsız hâle getirilen ve “din” diye yutturulan bir inanç keşmekeşinin – Arap saçına dönüştürülmüş bir kültürün peşine koşmasın. Hele hele “indirilen” in bir tarafa bırakılıp “uydurulan” ın kabule zorlandığı bir manzumeler bütününü de yedirtmeye çalışmayın, yemez. Böyle bir dinin; ne kendisine, ne ümmetine ve ne de gelecek nesline faydası olur. Eskiden kimlikte de olsa bile bir “İslam” ibaresi yazıyordu artık onu da kaldırdınız. Ne diyelim; olan (!) İslam’ın dinsiz – deist torunlarını izlemeye devam edecek ve bu gidişle de birilerine rahmet okuyacaksınız; ALLAH RAHMET EYLESİN!...