BELEDİYELER VE KONSERLERİN EFENDİSİ
Günay Ertan Akgün
Belediyeler; Halkla devlet hizmetini buluşturan, birleştiren en önemli kurumlardır. Buralar aynı zamanda dertlerin dinlenip derman bulunduğu, yardımlaşma – dayanışma – kaynaşma – gelenek ve göreneklerin ifade / temsil edildiği veyahut da ettirildiği, konser – festival gibi halk eğlenceleri ile sempozyum – konferans – yazar / okur buluşmaları gibi kültürel faaliyetlerin de tertipçisi konumunda olan ve her ne kadar siyasî olarak temsil edilseler de “yerel hizmet birimleri” olarak da adlandırılan kurumlardır.
Belediyelerin başında bulunan - yönetenlere Osmanlı zamanında “Şehr – i Emin” (hatta Çapa Tıp Fakültesi’nin karşısındaki mahalle olan Şehremini de adını belediye başkanlığından almıştır), cumhuriyetin kuruluşundan 1970’li yıllara kadar “Reis” ve 1980 yıllardan günümüze kadar da “başkan” denilmeye başlandı. Belediyelerin yönetimi; kendinden emin olan, adam gibi adam ya da - bayanlar alınmasın diye ifade edelim - insan gibi insanlara teslim edilir böylelerinin elinde anlam kazanır ve yapılan hizmetler sayesinde milletin kalbine de taht kurarlar. Elinden, dilinden, belinden ve sair azalarından emin olunan kişilere şehir ve yönetimler teslim edilir, edilmesi de gerekir. Bu yüzdendir ki belediyeleri yönetenlere “şehr – i emin” denilmiştir.
Belediyeler; yereldeki oyları toplama bunun üzerinden geneldeki oyları arttırma, aynı zamanda da ülke genelindeki seçim barajının aşılması – iktidara doğru giden yol üzerindeki engellerin kaldırılması için kullanılan, siyasî yardım ve yataklıkların en yüksek seviyede temsil edildiği yerler olarak bilinse ve kullanılsa da buralar artık devletin sırtına hem yük ve hem de büyük bir kambur olmaktadır.
Belediyelerin verdikleri ihaleler, temsil ettikleri partilerin geleceğini garanti altına almak için yaptıkları kadro şişkinlikleri, devlete karşı olan vergi – sigorta primleri – harç gibi yasal yükümlülüklerin yerine getirmemelerinden dolayı sürekli olarak halkın gözündeki değerleri düşmekte ve bir sonraki kadrolara bıraktıkları borç yükleriyle birlikte artık kendi kendilerini yönetemez seviyeye gelmişlerdir. Halka hizmet yapmayı şiar edinmesi gereken belediyeler bu acı tabloyla birlikte neredeyse cami önünde mendil açıp para isteyen dilencilerin durumuna düşmüşlerdir. Ödenemeyen ve düştükleri borç bataklığından dolayı araçlarına haciz konulan, makam koltukları bile haczedilen belediyeleri gözünüzün önüne getirin, bakalım bu durumdan hoşnut olacak mısınız?!...
AK Parti iktidarının cemaatlerle (bilhassa FETÖ, Menzil ve Süleymancılarla) olan ilişkileri ve bunu belediyelerin kadrolarına yansıtması, enflasyon – hayat pahalılığı – EYT ve bunların doğurduğu olumsuz sonuçlar – emeklilere verilmeyen maaş artışı gibi genel sorunlara çözüm bulamaması, iktidar gücünün aşınıp kontrolsüz hâle gelmesi, metal yorgunluğu – güç zehirlenmesi ve davaya gönül veren insanların kırgın – küskün – kızgınlar olarak adlandırılıp bunlarla barışamamanın kangren haline getirilmesi gibi nedenlerden dolayı - “gönül belediyeciliği” nin mucidi olan ve hizmet yapmayla adeta birbirleriyle yarış halinde olan - “millî görüş” çizgisinin belediyelerden silinmesine sebebiyet vermiş ve 2019 da başlayan kayıp süreci 2024’de de perçinlenmiş oldu. Sebep olanlardan Allah razı (!) olsun!...
AK Parti ve belediyecilikte temsil ettiği zihniyet, hem yerini ve hem de belediyeleri ehil kadroları olmayan Cumhur İttifakı ve özelinde de CHP’ye ve bölgesel olarak da- etnisite, pardon terör destekçi ve temsilcilerine mi demeliydik – DEM’li teröristlerin eline teslim etti. Buralar devletin sırtında yük olmaya devam etmekle birlikte her türlü rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, terör örgütlerine yardım – yataklık - para ve adam devşirme ile cinayetlere varan olayların döndüğü yerler olmuş, “yönetilemez” seviyeye gelmiş ve kayyumlarla yönetilmenin ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Her türlü menfi olayların olduğu, parti – ittifak ayrımı yapmadan geneldeki siyasilerin yağdanlık rüşvet yatağı olarak gördükleri belediyeler, son zamanlarda daha çok kamuoyunun dikkatini çekmeye başlamış, kayyumlar bahane edilerek asil niyetler ortaya konulmuştur.
2019 ve 2024 yerel seçimleriyle birlikte millet ittifakı ve bilhassa CHP’nin eline geçen büyükşehirler başta olmak üzere birçok şehir – 2019 seçimlerinde belediye meclislerindeki üyelerin çoğunun AK Partili olması bahane edilmişti – belediye hizmetlerinden mahrum kaldığı gibi bir de verilen konser, düzenlenen organizasyonlar yüzünden “milletimizle neden bu kadar çok dalga geçiliyor, salak yerine konuluyor!” dedirtmeye başladı.
Ankara BB başkanlığı verilen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramındaki konserde Ebru Gündeş’e 69 milyon, Gülşen - Murat Boz - Mor ve Ötesi Grubu’na da 71 milyon olmak üzere toplam 140 milyon TL vermiş olması ve bu da yetmemiş gibi bir yıl önce (29 Ekim 2023) de Candan Erçetin ve Murda konseri için 80 milyon – bugünkü kurla 97 milyon – TL verdiğinin ortaya çıkması, milliyetçi (!) başkan Mansur Yavaş’ın “belediye başkanı” ya da “şehr – i emin” değil “konserlerin efendisi” olduğunu ortaya koymuştur. YAVAŞ başkan eğlenceye düşkün de kankası İBB Başkanı Ekrem İMAMOĞLU ondan geri kalır mı!... Basına yansıyan haberlere göre İBB Başkanı İMAMOĞLU’nun 2019 – 2024 yılları arasında vergiler hariç toplam 5 milyar 94 milyon 92 bin TL’lik konser, eğlence, organizasyon ve reklam ihalesi düzenlediği de ortaya çıktı.
Konserler - festivaller vermek, halkı eğlendirmek – kaynaştırmak, organizasyonlar düzenlemek belediyelerin görevleri arasında yer alsa da fahiş fiyatlarla bunları yapmak ve israfa – debdebeye alan açmak hele hele ekonomik darboğazı sonuna kadar yaşadığımız ve belediyelerin borç batağında battığı şu günlerde, bunu, milletin ve devletin gözüne soka soka yaparsanız, bu; hem dikkat çeker, hem eleştiri alır ve hem de devletin ilgili kurumları tarafından gereği yapılır. Sonra niye bunlara üzülüyor, oyuncağı elinden alınan çocuklar gibi salya sümük ağlıyorsunuz? Milletimiz açlıktan kırılırken, bu rakamlarla veya fahiş fiyatlarla konser vermek yerine daha farklı yollara giremez misiniz, derdiniz nedir?!...
27.11.2019 tarihinde yazmış olduğumuz bir yazımızda “belediyeler, yerler, yerler” derken birileri bize gülüyorlardı. Her zaman olmasa da genelde haklı çıktığımız doğrudur, yine de “haklı” çıktık ama haklı çıkmamız belediyeler üzerinden devlet parasının çarçur edilmesini ve doğmamış tüysüz yetim hakkının yenmesini önleyemiyor – engelleyemiyorsa demek ki bazı gen kodlarının değiştirilmesi ve belediyelerimizin de asıl sahiplerine - milletimize teslim edilmesi gerekiyor. Bunun için ille de kayyum müessesesinin işletilmesi mi gerekiyor?!...
Ne diyelim size;
“Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını.
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini.
Bütün ferağ – i halini, olanca sevk – i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini.
Yiyin efendiler yiyin, bu han – ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”