BIST9.002,34%0,52
USD34.2332%0.30
EURO37,1458%0.27
ALTIN2.981,65%0.92

HAMSİ UZAYA ÇIKTI   

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
15 Ekim 2024 11:30

20 Ekim 1991 seçimleri öncesinde DYP Lideri Süleyman DEMİREL Rize Atatürk Meydanı Şeyh Camii’nin olduğu yerdeki miting alanında “Hamsi kavağa çıkar mı? Hamsi kavağa çıkarsa onlar (ANAP) iktidar olur.” demişti. Rize’nin değerlerinden merhum Mesut YILMAZ, Rize’deki aynı meydanda “Gelsin görsün bakalım hamsi kavağa nasıl tırmanıyormuş?” dedi. Hamsi Mesut YILMAZ’ı, kavak da Süleyman DEMİREL’i temsil etse de Rize’deki seçimlerde ANAP % 47, DYP de % 19 oy aldı ve böylelikle kavak ağaçlarına da hamsiler asılarak alay konusu oldu. Demek ki neymiş; dereyi görmeden paçaları sıvamayacak ve hamsinin kavağa nasıl çıktığını da gözlerinle görmüş olacaksın!...

Siyaset; bilgi, birikim, tecrübe, hitabet, kariyer ve karizma gerektirdiği kadar aynı zamanda ironi de gerektirir. Bu konuda siyasetin en büyük duayeni, örnek alınması gerekeni – laf cambazı rahmetli Süleyman DEMİREL olmuş, yavaş yavaş - dura dura konuşmasından dolayı da Mesut YILMAZ da siyasi repliklere konu edilerek “lafları arasına reklam alıyor!” diye de esprilere konu edilmişti.

Hangi görüş - cenah ya da partiden olursa olsun 2000’li yılların başına kadar geçen süreç içerisinde siyasi arenada boy gösteren tüm liderler hem bir araya geliyor ve hem de tarihe geçecek gaf - laf ve davranışlara imza atıyorlardı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Recep Tayyip ERDOĞAN liderliğindeki AK Parti’nin çeyrek asra yaklaşan iktidarı; siyasette hem yeni liderlerin doğmasını engellemiş ve hem de parti genel başkanı olanların kaybettikleri seçimler ve iktidara gelememelerinden dolayı siyasi ömürlerinin kısa olmasına sebebiyet vermişti. Siyasi partiler, ERDOĞAN harici “adam gibi liderler” yetiştirememiş ya da bilinçli bir şekilde lider yetiştirmenin önü kesilmiştir. Eskiye nazaran lider yetiştirilememesi, siyaset açısından çok büyük bir kayıp olsa ve siyaset tarihindeki yerini alsa da aslında bu, gelecek nesle kötü bir örnek de olmuştur.

Analar, yiğit doğurduğu gibi lider de yetiştirir. Bazı iller de bu liderlerle birlikte müsemma bir şekilde anılırlar. İşte Rize, böyle bir yerdir. YILMAZ ve ERDOĞAN’ı ve bunlar gibi onlarca siyasiyi siyasete kazandıran Rize gibi Türkiye’de en fazla üç – beş il vardır. ÖZAL’ın Malatyası, DEMİREL’in Ispartası, ERBAKAN’ın Konyası, ECEVİT’in Zonguldak’ı, GÜL’ün Kayserisi, vesaire, vesaire…

Rize ve Rizeli, her girdiği ortamda kendini belli eder. Bu belli ediş; olumsuz değil, olumlu yönleriyle olur ama fıkra – yaşam şekli – tez canlılığıyla bilinen bir il de espri – mizah konusu yapılır ve bu da “alışkanlık” haline getirilirse işte o zaman bizler de bunun karşılığını yaptıklarımız ve sonuçlarıyla birlikte de veririz, defalarca da verdik!...

Hayatın – siyasetin – iş dünyasının her kolunda başarılı olmamıza rağmen halen daha bizlere “Lazların kafası 12’den sonra çalışmaz!” denilmesi, yediğimiz ve bizle birlikte anılan hamsiden dolayı da “hamsi, kavağa çıkmaz” ın tecrübe edilmesi ve aynı mantıkla yaklaşılmasından sonra hem dünyanın dinlediği ve hem de ülkemizde gerçek manada “lider” olan bir kişiyi daha siyaset arenasına hediye etmiş olduk. Rizemiz; “lider” yetiştiren bir fabrika gibi olmuştur, anlayabilene!...

Hamsiyi – kavağı ve siyasetteki günlük ironi ve tartışmaları bir tarafa bırakarak devam edelim;

Ülkemiz, bilinçli bir şekilde “bunlar anlamaz, yapamaz, edemez, üretemez, istemezük” mantığının bir sonucu olarak geri bırakıldı. Bu, hem de “çağdaş medeniyet seviyesine çıkacağız!” diyen Atatürkçüler tarafından yapıldı. Atatürk, gerçekten de yaşayıp bunları görmüş olsaydı hepsini Ege Denizi’ne dökerdi. Neyse bunu da tarihe gömüp devam edelim.

Sanayi, teknoloji, tarım, sağlık, ulaşım, haberleşme, kalkınma ve sair tüm alanlarda eksiklikler olsa da büyük bir başarı gösteren AK Parti iktidarı, ATATÜRK’ün göstermiş olduğu “istikbal göklerdedir!” hedefine doğru emin adımlarla ilerlemeye devam etmektedir. Savunma - havacılık ve uzay alanında yapılanlar, bir adım sonrasındaki yapılacakların müjdecisi olsa da bir an önce bunlarla ilgili “devlet – millet el ele kampanyaları” nın da düzenlenmesi ve aktif bir şekilde hayata geçirilmesi de gerekir. Özel sektörün desteklenmesi ve devlet kurumlarıyla olan işbirliği, yerli ve millî üretimle ilgili bürokrasinin ortadan kaldırılması ve sair tüm tedbirlerin alınarak karada – denizde olan başarılarımızı havada ve uzayda da göstermemiz gerekir.

Göktürk – 1, Göktürk – 2’den sonra geliştirme aşamasında olan Göktürk – 3 gibi uzaya fırlatılan uydu sayılarının arttırılması, insansız silah – araç tiplerinin geliştirilmesi ve fabrikasyon üretimlerine hız verilmesi, havacılık ve uzay alanında çalışma yapan özel sektörle eğitim kurumlarının koordineli bir şekilde çalıştırılması, hiçbir işe yaramayıp demode olan ve hantal yapılarıyla sürekli olarak eleştirilen üniversite bölümlerinin kapatılması da elzem bir şekilde gereklidir.

Türk Hava Kuvvetleri’nde askerî pilot, Türkiye Uzay Ajansı yönetim kurulu üyesi, uzaya çıkan ilk Türk astronot ve uzaya giden 643. kişi olarak da tarihe geçen Alper GEZERAVCI’yı karikatürize eden görsellerden birinde mangalda balık pişirdiğini ne çabuk da unuttuk. Evet, 33 yıl önce kavağa çıkartılan – tırmandırılan hamsi artık uzayda kendine yer edinmeye çalışıyor, anlayabilene ne mutlu!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı