BIST9.829,19%-0,62
USD34.1793%0.07
EURO38,2366%-0.03
ALTIN2.936,62%0.11

MİLLİ GÜVENLİK VE GELECEĞİMİZ  

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
25 Eylül 2024 09:30

Devletler, milletleriyle birlikte “devlet” olur. Toplama halk, amaçsız ve hedefsiz toplum, bağsız ve kenetlenememiş insanların oluşturduğu devletler “millî” ve eski tüfek solcuların deyimiyle de “ulusal” olamaz, olmamıştır.
“Millî” demek; millete ait olan, devletin nüvesini oluşturan, yerli ve her şeyiyle kalben – doğal düşünen demektir. Eğer millet olamadıysanız, milleti “millet” yapan değerlere sahip değilseniz, siz; “millî” ve bunun bir sonucu olarak da devletiniz de “millî devlet” – “ulus devlet” olmaz, olamaz.
Orta Asya’nın bağrından kopup en son “vatan” olarak bellediğimiz Türkiye topraklarında “devlet” olduğumuz gerçeğinin ardında aslında millî duygu ve düşüncelerle bir arada olmamız yani “millet olma” şuuru ve hususunu bugünlere kadar taşımamız gerçeği yatmaktadır. Millet olmasaydık; Kurtuluş Savaşı’nı verip yeniden dirilemez, millî birlik – beraberlik şuuru içerisinde hareket edemez ve milletimizi de bu günlere kadar getiremezdik. Bizi de “biz” yapan bu değil midir?!..
Kopmaz bir ip gibi sımsıkı sarılıp inandığınız din (ümmet), kırılmaz bir dal gibi tutunduğunuz millî duygular ve millet olma bilinciyle hareket ettiğiniz sürece düşmanınız çok olur. Eğer ki “vatan” bellediğiniz toprağın altı – üstü ayrı bir zenginliğe sahip olup coğrafî olarak da jeopolitik – jeostratejik bir öneme haiz olursa, işte o zaman uyumamanız değil 7/24 dimdik bir şekilde ayakta durmanız ve gözünüzün açık olması lazım. Bunu sağlayabilmenin yolu da; millî bir güvenliğe sahip olmanız, ordunuzu güçlü bir savunmayla her daim hazır tutmanız, karada – havada – denizde ve son zamanlarda da bilhassa uzayda söz sahibi olmanız ve gerektiğinde de bunlarla “dosta güven, düşmana korku” salmanızdır. Bunu bir politika haline getirdiğiniz zaman karşınıza “millî güvenlik” kavramı çıkar.
Millî güvenlik; sadece vatanın güvenliği – fizikî ve siyasî olarak korunması değil, aynı zamanda da milletin her bir ferdinin dünyanın dört bir tarafında ikamet ettiği ülkelerde de her türlü haklarının korunması ve bekasının da sağlanması anlamına gelir. Bu açıdan baktığımız zaman yurt dışında yaşayan ve millî duygu – düşüncelerle birlikte hareket eden her bir bireyin hem milleti ve aynı zamanda da hem de devletimizi temsil ettiği gerçeği de unutulmamalıdır.
Millî şuur ve bilinçle donatılıp hareket eden her bir birey aynı zamanda istihbarat anlamında devletimizin geleceğinin şekillenmesi ve güvenliğinin sağlanması için emre hazır bir nefer olarak da görülmesi gerekir. Böyle olduğu zaman hem yurt içinde ve hem de yurt dışında gerekli güvenlik önlemlerinin alınmış olduğunu da görürsünüz. İçimizdeki hainlerin, dışarıdaki uzantılarla birlikte hareket ettiklerini göremez ve bunlarla ilgili bilgi akışlarını çözemeseniz, bu; millî güvenlik için en büyük handikap ve dezavantajlardan biri haline gelir. Aynı zamanda da sahadan gelecek olan her türlü bilgi, millî güvenlik açısından değerli ve baş tacı da edilmesi gerekir. Bu bilgilerin “değersiz” olarak görülüp sumen altı edildiğinde bunların nelere mal olduğunu görmek için geçmişte yaşanılan acı olaylara bakmak faydalı olacaktır.
Dedikodu – fısıltı gazetesi, minik kuş gibi etiketleme ve asparagas haber kaynakları ve bunların beslediği trollerin ortaya koydukları algı oyun ve operasyonlarını yönetmedeki aciz ve basiretsizliğimizin millî güvenliğimizi nasıl sekteye uğrattığını ya da uğratacağını da unutmayalım. Bu gerçeği göz ardı ettiğimiz zaman yeni bir “Gezi Kalkışması” ve “15 Temmuz” gibi acı hatıraların yaşanmasını nasıl engelleyeceğiz. “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!...”
Haber kaynakları ve internet sayesinde erişime açılan “arama motorları” – “sosyal medya adresleri” de aslında bilgi toplanması – bataklığın kurutulması ve bunların millî güvenlik lehine sonuçlandırılması da çok önemlidir. Son zamanlarda siber suçların artması ve telsiz – telefon ve çağrı cihazı gibi teknolojik ürünler üzerinden yapılan suikast – toplu yaralama ve ölüm hadiselerini dünyanın gözüne soka soka seyrettirilmesi, aslında bunların bir millî güvenlik ve beka sorunu olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır. “Dijital çağ” diye diye bunun esiri olur ve siber yazılım konusunda da gerekli hassasiyeti göstermezseniz; devletin “öncelikli olarak” korunması gereken yer ve kişileri de “açık hedef” haline getirirsiniz. Lübnan – Beyrut’ta Hizbullah’a karşı yapılan “teknolojik (siber) saldırılar” dan sonra devletimizin “Siber Güvenlik Teşkilâtı” nın kurulmasını gündeme alması, yerinde ama geç kalınmış bir karardır. (Musibeti görmeden nasihatin değerini anlamak için “bir musibet, bin nasihatten iyidir!” mi dememiz gerekir.) Bu karardan önce 10 Temmuz 2018 tarihinde T. C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’ne bağlı olarak kurulan “Siber Güvenlik Dairesi Başkanlığı” nın daha aktif olarak çalışması ve sahaya da hâkim olması gerekir.
Millî güvenlik; Siyah – kırmızı kitap yazmak, “siyaset belgesi” açıklamak, bilgi toplamak ve bunları değerlendirmekle de olmaz. Bunların yanı sıra sınırlarınızı insan – mal – silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığı konularında da “tedbirli” – “korunaklı” hâle getirmek, dikkatli – temkinli olmak, buraları “yolgeçen hanı” na çevirmemek de gerekir. Her gelenin paldır küldür girdiği Anadolu coğrafyası ve bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan yapılan girişler artık sınırların süzgece döndürüldüğünü gösterse de buna “bir dur!” denmesi gerekir. İlerleyen süreçlerde “insan kaçakçılığı” nın en büyük beka sorunu olarak karşımıza çıkacağını göreceksiniz.
Türkiye; Türk milletinin ve Türk gibi düşünenlerin devletidir. Eğer bu devleti vasıfsız göçmenler ve başıboş insanlarla doldurmaya kalkarsanız, gelecekte bu devletin; Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika gibi devletlerden bir farkının olmadığını görecek, “millî devlet” ten bahsedemeyecek ve Anadolu, “haram ayaklar” ın dolaştığı coğrafya olacaktır. Bu aziz – asil vatanı – kutsal toprakları, kimsenin çiğnemeye ve çiğnetmeye hakkı ve salahiyeti de yoktur.
Vatanı “vatan” yapan mücadelelerimiz ile gelecek neslimize anlatacak ibret dolu kahramanlık hikâyelerimiz, ülkemizi birilerinin elinde pespaye etmememiz gereken tedbirlerimiz ve buna benzer ne kadar millî güvenliği etkileyecek politika – gelişme varsa artık bunların karşısında kurnaz olmamız ve geleceğimizi de buna göre şekillendirmemiz gerekir.
Netice itibariyle;
Millî güvenlik; devletimizin en önemli beka meselesidir, partilerden de onların belirleyeceği politikalardan da üstündür. İktidar – muhalefet kavgalarından, güncel ve gündem oluşturan çekişme ve didişmelerden daha değerli, daha radikal bir kavram ve baş tacı edilmesi gereken en önemli duygu ve düşüncemizdir, böyle de olmak zorundadır.
Millî güvenlik; milletle ilgili duygu ve düşünceleri olmayan, devletini sevmeyen, vatanını korumayan ve korumaktan aciz olan, kendini milletine ait hissetmeyen ve millî olmayan insanların anlayabileceği ve bu konuda kafa yorabileceği bir mesele değildir, vesselam!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı