KÖPEKLERİ BAHANE EDİP “KÖPEK” LEŞMEYİN
Günay Ertan Akgün
Dünyanın en sadık hayvanı olarak bilinen, koku ve duyumlarıyla birlikte enkaz – deprem – sel ve heyelanlarda arama kurtarma faaliyetlerinde faydamıza kullanılan, uyuşturucu madde – kaçakçılık olayları olmak üzere K9 olarak adlandırılan ve polis – jandarma gibi güvenlik güçlerimize yardımcı olan, hayvan sürülerini vahşi – yırtıcı hayvanlardan korumak için “bekçi” olarak kullanılan, kapımızın – evimizin – barkımızın – işyerimizin dibinden ayrılmayan, çocukluk anılarımızı süsleyen köpekler, son günlerin gündem konusu oldu.
Her şeyden önce hangi pencereden bakarsanız bakın her bir türe “canlı” gözüyle bakmanız ve o çerçeveden değerlendirmeniz gerekir. Bu açıdan baktığınız zaman karşınıza her canlının kendi doğal ortamı içerisinde bir “yaşam” ve “yaşama hakkı” olduğunu da göreceksiniz. Eğer bunu göremiyorsanız sizler bırakınız “insan” olmayı “canlı” bile olamazsınız. Hayvanlara ve son zamanlarda gündem olması hasebiyle köpeklere de bu zaviyeden bakmanız, hayvanların da haklarıyla birlikte “hayvan” olduğunu görmeniz gerekir, gereklidir. Aksi takdirde “Hiçbir korkuluğu kurt şeklinde yapmamışlar, ayı ve leopar şeklinde de yapmamışlar. Zannediyorum ki insanlardan daha korkunç bir varlık bulamamışlar.” diyen Thomas Hobbes’i haklı çıkarmaktan başka bir şey yapmamış olursunuz.
Türü – cinsi – adı ne olursa olsun bir canlıyı tanımadan hele hele derdini anlatmaktan aciz olan ve yetersiz kalan dilsiz hayvanları anlamadan, onun psikolojisini – travmalarını – beklentilerini bilmeden topyekûn bir şekilde itlaf – imha ve inkara gitmek ya da tam tersi savunma mekanizmalarını çalıştırmak sizi beyhude çabalara ve anlamsız tartışmalara sürükler. Son zamanlarda yaşadığımız panorama tam da budur.
Kaş yapayım derken göz çıkartan manzumeleri esef verici bir şekilde yaşıyor ve izliyoruz. Bir tarafta hakaretler havada uçuşurken diğer bir tarafta da bir inat uğruna topyekûn bir şekilde hayvanların itlafından söz ediliyor. Her ikisi de büyük bir yanlıştır. Buyurun son zamanlarda sosyal medyada dolaşan dezenformasyona;
“Yıllık köpek saldırısı 182, kadın cinayeti 315, cinayet ortalaması 876, çocuk istismarı 23.000, cinsel istismar 29.000, ölüm ve yaralanmalı trafik kazası 236.000. 182 köpek saldırısı için 30 milyon köpeği öldürmek isteyenler, 23.000 çocuk istismarına kör ve sağır! Zalimsin ey insan!”
Şimdi istatistik biliminin arkasına saklanılarak hazırlanan (!) ve sosyal medyada paylaşılan bu verilerin neresini düzelteyim, bir anlatın bana bakayım.
Hani meşhur bir anekdotta da anlatıldığı gibi “ben bunun neresini düzelteyim!”. Güvenilse de güvenilmese de ülkemizdeki kaynaklarda köpek sayısından maksimum 8 milyon diye bahsedilmişken hangi akla 30 milyon diye bir rakamdan bahsediliyor. Haklılık payı aramak ya da dikkat çekmek için başka adil yollara başvurulması gerekmez mi? Kanaatimce haksız yerde öldürülecek bir köpek, benim için bir milyon köpek kadar değerlidir. Ancak konuyu abartarak başka yerlere saptırmak, köpekler üzerinden algı oluşturmak ve onların bahanesiyle bir nevi “köpek” leşmek de gerekmiyor, gerekmez.
Hayvan katli, itlaf ve topyekûn imhalarıyla ilgili kuş gribi bahanesiyle milyonlarcatavuk – kuş itlaf edilmedi mi – kireç dolu kuyularda yakılmadı mı (bu itlaftan sonra kenelerle ilgili ölüm vakaları artmış ve KKKA (Kırım Kongo Kanamalı Ateşli) mikrobuyla tanışmadık mı), deli dana mikrobundan dolayı yine milyonlarca inek – öküz itlaf edilmedi mi (hayvancılık cenneti olan ülkemizde hayvancılık bitme noktasına gelip “angus” denilen hayvanlarla tanıştırılmadık mı), koronavirüs bahanesiyle kedi – köpek – maymun – baykuş itlaf edilmedi mi, haksız yere katledilmedi mi? Bütün bunlardan sonra elimize ne geçti, el cevap; Koskocaman bir sıfır ve adına “insan” denilen yaratığın vahşeti. Pekâlâ, köpekler üzerinden de durum böyle olursa bunun vebalini kim ödeyecek?!..
Benim için itlaf – imha- topyekûn bir şekilde öldürmek ve haksız yerde bir cana kıymak ne kadar canavarca bir tutumsa bunlar üzerinden yapılan tartışmaları bahane edip – onların arkasına saklanıp “köpekler üzerinden yapılacak ikinci gezi kalkışmasına şahit olacaksınız!” demek de bir o kadar ahmakça bir tutum ve düşüncedir. Ha bunu yaparsanız da sonuçlarıyla yüzleşmiş olursunuz. Çok istiyorsanız yeniden tecrübe edebilirsiniz. Bu açıdan sizlere verilebilecek en güzel cevap;
Devlete, onun kademelerine, üst düzey bürokrat ve güvenlik güçleriyle, cumhurbaşkanımıza yaptığınız hakaret ve tehditler vız gelir tırıs gider. Bu, cumhurbaşkanı sizin görüşünüzden olsa bile aynı tavrı gösterir, aynı tepkiyi ortaya koyarım. Bu sizi haklı göstermez, geçmişinize bakın ve tavırlarınızla birlikte – şayet köpeklere hakaret olmayacaksa – “köpek” leşmeyin!...
Hakkıyla “köpek” olan, hakkıyla “canlı” olan hiçbir tür, “insan” türü üzerinden zarar görmesin. Bir arının yapabildiklerinin tam olarak bile anlaşılmadığı günümüz dünyasında herkes kendi mecrasında yaşasın, kimse kimsenin alanına müdahale etmesin. Unutmayalım ki;
“Bu dünya bizim, kirletmeyelim.
Bu dünya bizim, yok etmeyelim!...”