BIST9.915,62%2,05
USD32.509%-0.09
EURO34,7760%-0.56
ALTIN2.438,67%0.10

Hz. Ömer, gerçekten yaşadı mı?..

Atilla Özdür

Abone OlGoogle News
10 Ekim 2019 01:23

M.E. Bakanlığının yayınlarındandır. John Stuart Mill’den HÜRRİYET. 1963 ikinci basım... 

Kırkıncı sahifeden bir paragraf okuyalım...

Eğer izin verilirse, bir kaziyenin kat’iliğini kabul etmeyecek herhangi biri varken ve ona bu izin verilmezken, her hangi bir kaziyeye muhakkaktır demek, bizim kendimizin veyahut bizimle mutabık olanların, muhakkaklığına karar verecek hakimler, hem de diğer tarafı dinlemeden karar verecek hakimler olduğumuzu sanmak olur”...

Kısa bir alıntı da Thomas Pain’den. M.E. Bakanlığının 1964, ikinci baskısı, İNSAN HAKLARI. S.185...

Bir kanun kötü olduğu takdirde onun tatbikine karşı koymak başka, onun kusurlarını göstermek, onun bozuklukları üzerinde muhakeme yürütmek ve onun nasıl yürürlükten kaldırılması veya yerine niçin bir başkasının konması lazım geldiğini belirtmek ise, bambaşka şeylerdir...

“Fena bir kanunu kuvvet kullanarak ihlal etmektense, ona, aynı zamanda hatalı taraflarını göstermek ve ilgasını sağlamak için her delili kullanarak, itaat etmek yeğdir. Çünkü kötü bir kanunu çiğneyerek ortaya konan örnek, kanunların da kuvvetini zaafa uğratır”...

¥

7 Ekim 2019 Pazartesi günkü “Bilal Erdoğan’a” başlıklı yazımıza dönelim...

Bu yazımızda ilgili ve yetkililerin dikkatlerine sunmak istediğim husus, bir önceki “Hayallenme” başlıklı yazımıza yapılan bir yorumla ilgiliydi. Adaletsizliğe kurban gittiğine inanan bir vatandaşımızın iniltileriyle yüklü bu obje, bulunduğu ilin Emniyet Müdür Yardımcılığını deruhte ederken 675 sayılı K.H.K hükümlerine göre fetöcülük şüphesiyle görevine son verilen bir Emniyet mensubu imiş...

Şemsi Kandemir...

O ana kadar ve halen de olduğu gibi kendisini tanımıyordum. İsmini de hiç duymamıştım. “Bilal Erdoğan’a” başlıklı yazımın üzerine yaptığı yorumundan öğrendim. Ve maalesef, mülkün, devrilmemesi için yapıyı adaletin üzerine bina eden Hz. Ömer’in bilgi, görgü ve uygulama pratiğinden devlet ve hükümetler olarak nasibimizi alamayışımıza da üzüldüm...

Bu vatandaşımızın hakkındaki şüphelerle ilgili ön soruşturma Kahramanmaraş Savcılığınca yapılıyor. 21-08-2019 tarih ve 2017/17321...

2017/9167 sayı ile kovuşturmaya gerek olmadığı kararı veriliyor...

OHAL Komisyonuna müracaat ediliyor, 27 aydır cevap yok. 1700/201

Ne var ki Şemsi Kandemir, görevinden alınmış, özlük haklarından koparılmış, aile fertleriyle birlikte üzerindeki devletin sağlık sıhhat güvencesi kaldırılmış vaziyette dört yıldır, yılkı atı misali yalnızlığa terk edilmiş... 

Elinden tutanı yok...

Siz olsaydınız!..

Kendisine verilen gerekçesiz olduğu kadar da süresiz ve hükümsüz bu ceza karşısında tavrınız ne olurdu?..

Dikkat buyurulsun. Ceza sadece ve sadece, suçu sabitlenen kişiye de olsa, belki eyvallah. Amma, aslında şüphe safhasında kalan fiille ilgisi bulunmayan Aile efradına da veriliyor...

Suçlanan kocanın, KHK ile alnına vurulan, “çalıştırılamaz” damgasıyla, aslında arzu duyulmayan adaletsizlik de bu değil midir?.. 

Bir müessese ya da esnaf dükkanına iş başvurusu yapılsa, talep edilecek temiz kağıdında, “zimmetli” görünecek... 

Cezalandırmada ferdiyetçilik nerede?..

Kanunlarımızın adaletsizliği, eksikliği ve düzeltilme zarureti de işte tam burada... 

¥

Acı, hatta çirkin amma maalesef bir gerçek..

Hal ve edvarımıza baktığımızda ilim, bilim ve fikir adamlarımızın Doğu kökenlilerine pek itibar edilmediği görülüyor. Bilhassa söz açıldığında, Hz. Ömer, masal kahramanıymış gibi algılanıyor. Bu bakımdan ders mahiyetinde olması için, girizgahtaki iki örneği İngilizlerden aldık...

Utanarak...

Şemsi Kandemir dosyasında bizim yetkili ve görevlilerimize kılavuz olarak, Jonh Stuart Mill’i,

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin restorasyon ve tadilat çalışmalarında da, eğer gerek duyulursa, Thomas Paine’i özenle seçtik...

Aflarınızı ve hoş görünüzü rica ederek...

¥

Bana soruyorlar,

Bilal Erdoğan’ın Devlet Başkanlarının oğlu olduğunu bilmiyor musunuz? Neden ona hitaben yazdınız?.. 

Bilerek ve erkek olduğumdan. Kadın olsaydım, ‘Emine Hanımefendi’ye yazardım...

Aile yuvasındaki ılıman hava, insanları Allah’a daha yakın kılıyor da, ondan...

Düşünsenize, bizler, “İstanbul Sözleşmesi’ne niye karşı çıkıyoruz?.. 

Akit TV köşe yazarı