BIST9.915,62%2,05
USD32.509%-0.09
EURO34,7760%-0.56
ALTIN2.438,67%0.10

Hayallenme...

Atilla Özdür

Abone OlGoogle News
03 Ekim 2019 01:21

Şimdilerde uygulamasını pek göremediğimiz güzel bir geleneğimiz vardı. İşverenler çalıştırdıkları, hizmetinden faydalandıkları yardımcılarına, işçilerine kendi yediğinden yedirirmiş. Günümüzde bu geleneğimizi pek hatırlayan, daha açıkçası, takanımız kalmadı. Oysa bu gelenek, aynı zamanda Kur’ani bir emir...

Alt kademe seçim kurullarından birinin, verdiği izinname ile belediye reisliğine başlayan İmamoğlu, ilk ağızda görev yerine vardığında mesai arkadaşlarıyla tanışmış, makamının çevresini dolaşmış ve bir ara alt kademedeki dostlarıyla birlikte yemekte buluşacağı salonun mutfak bölümüne inerek personeliyle sohbete dalmış...

Günün yemeklerini sorduğunda “Personel için patlıcan musakka ve sizler için antrikot var başkanım” denilmiş. Antrikot her ne ise, benim dilimde böyle yabancı laflar yok. İmamoğlu şaşırınca safça ya da saflığa vurarak bir kez daha sormuş. “Niye diğerlerine patlıcan da benim için böyle”?. 

Anlaşılan bu ayırımcılığa biraz bozulmuş.

Doğru yanlış, hikâye böyle...

Antrikot, ilk gelişi dolayısıyla kendisi için tabandan tavana özel bir özel ikram mıydı, yoksa buranın usulü mü böyle idi?” meselesini sonraya bırakan İmamoğlu, “Olmaz, yanlış. Birine musakka, birine antrikot olmaz. Bir dahaki, böyle dediğim gibi olacak” talimatını vermiş. Şehrin insanlarını eşitlemeye gelirken ilk olarak tabldotu eşitlemiş...

Anlaşılan, kendilerince hukuki ve gerçek zafer havasına uygun etkileyici bir mizansen!...

¥

Yine bizim çok eskilerde kalan ve aynı zamanda İslami kokusundan ötürü, terk ettirilen bir başka geleneğimiz daha günyüzüne çıkarılmış...

Yok” demiş “bundan sonra her yere tebrik, çiçek göndermek. Bunlara ödenecek paraları gittiği yerlere fayda sağlaması için derneklere vakıflara bağışlayacağız”...

Doğru da yapmış tabii. Çiçekli çelenkler hem israf, hem de ölüye ne fayda!...

Onları da şöyle sıralamış...

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Mehmetçik Vakfı...

Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı...

Lösemili Çocuklar Vakfı...

Anlaşılan bunca yıldır mekteplerimizde fiziği kimyayı hep yanlış öğretmişler. Mıknatısta ters kutupların birbirlerini çektiklerini öğrettiler. Oysa gerçek bunun tam tersiymiş...

Artılar, artıları çekiyor, eksiler de eksileri...

¥

1946-47’li yıllarda orta tahsil ikilerde iken, bir süre haftada iki gece Bursa Musiki Cemiyeti’ne giderdim. İstanbul Radyosuna yenilerde çıkmaya başlayan Zeki Müren de, ara sıra meşklere katılırdı...

Geçti hayal içinde ömrü derbederim”...

Bir yanıyla Rakım Elkutlu’nun kaderciliğe açılan bu nihavent şarkısı, benim hayalperestliğe dalmamı önlemiştir. Amma, gerçekçilik de para etmiyor haaa. O da başka...

Yaşamak için biraz alengirli olacan...       

İktidarlar, geleceklerini garantilemek için, sosyal devlet ve refah devleti gibisinden çetrefilli boş işlerle uğraşmaktansa, bütçe dışı fonlarıyla bulundukları yerlerde kendilerini tekrar tekrar satın alırlar...

Bu “kendini satın alış” işini, muhtemelen kendini muhafazakâr sayan art niyetliler pek anlayamayabilirler. Kabahat benim değildir. Yerini, koltuğunu ve makamını “sağlama bağlamak” desek nasıl olur?!... 

Bundan ötürü vakıflar, dernekler ve kulüpler, devlet ve hükümet seçimlerinin sık aralıklarla yapılmasını isterler. Hani, deliye her gün bayram olurmuş ya, işte onun gibi bir istek...

Her seçimde başka birileri kazandığında, onun felsefesindeki spor kulüpleri, tekkeler, vakıflar ve mektepler bütçe dışı fonlarla beslenmeye alınır, diğerleri de, gelecek seçimlerde paylarını bekler... 

¥

Seçim günü politikacıların kulüpleri ve tüm tekkeleri hayale dalar, vakt-i kerahat yaklaştığında, bunların çoğu anlaşılır ki, boş hayallere kapılmışlar...

Şimdi İstanbul Belediyesi, hayallenildiği gibi CHP’nin olsaydı, bal tutanlar, ellerindeki kavanozu benim ağzıma mı dayayacaklardı

Baksanıza, işçilerine deniliyormuş ki, “ya bizim sendikaya, ya ananın örekesine”...

Yok yahuu, artık devenin pabucu !...    

¥

Yıkalım hayal perdelerini de, gerçekleri görelim. Demokrasinin seçim oyunları, kapalı spor salonlarının voleybolüne benzer... 

Her ikisi de kapalı yerde, her ikisi de dönerli...

Akit TV köşe yazarı