BIST9.716,77%-0,05
USD32.4907%-0.24
EURO34,9027%0.14
ALTIN2.438,73%0.64

Çocuk işi değil gibi...

Atilla Özdür

Abone OlGoogle News
26 Eylül 2019 01:28

Şehir Tiyatroları, başta Necip Fazıl Kısakürek olmak üzere Türkiye’de tanınmış üç kıymetin eserlerine ambargo uygulamış...

Bu hareket, asırlık Kemalist rejimin nitelikli rövanşlarından bize özgü bir hal, bir davranış ve politik bir gelenek olsa gerek. Bizim siyasi gelenek ve ahlakımız gereği, rövanş ve öç alma kavramlarıyla ifadesini bulan nezaket gösterilerimiz işte böyledir...  

Nicel yapılarında bunlar, fonksiyonlarında birbirlerinin tıpkıbasım kopyalarıdır...

Bu gün, bu dönem, bu mevsim sen bana, geleceğin fırsatlarında da, aynı benzeriyle benden sana...

¥

Osmanlımızı, Cumhuriyet’e dönüştürenler, tadilatta onarım veya restorasyon modelini kullanmadılar. Yer aldığı topraklarında üstten gelen bir dalga ile ters takla edilince, toplum, eskicilerle yeniciler olarak ikiye ayrıldı...

Bunları, ilericilerle gericiler olarak da isimlendirebilirsiniz...

Yeniciler, ya da yenilikçiler, devrin militer gücünün formel yapısını gönülden destekleyen eskicilerin de candan desteğiyle kurulan cumhuriyetin ipini sahiplendiklerinde, başladılar eskici, tutucu dedikleri muhafazakarları hayattan dışlamaya...

Necip Fazıl Üstadımız, bu dışlanmayı “öz vatanında paryalık” olarak belirtir...

Bu süreçte baskı, tek partili enerji kaynağının dalgalı akım misali müsbetli menfili çeyrek asırlık devamının ardından umut ışıklarının dalgalı ortamında da üççeyrek kadar devam edip gider ve halen gidiyor da...

¥

Osmanlı’nın yenileştirici fikir hareketlerinde idare hukuku da denilen kamu politikasına, Batı felsefesinin aydınlatıcı ışığı altında yeni baştan düşünülürken, sonsuza dek ömür biçildi...

Sonraki darbelerinde temkinli hareket edenler, bu sonsuzluğu binyıla bağlamışlardı...

Dıştan gelen baskılar üzerine Tanzimat’ın mayaladığı, “Osmanlı’yı içte ve dışta zayıflatan etkenin din olduğu düşüncesi”, güçlü bir ters takla hareketiyle cumhuriyetin eskiciliğe namzet kıldığı Yeni Osmanlı’nın bir bölümünü, yenileşmenin karşısında muhafazakârlığa yöneltti...

Namık Kemal idi, bu yönelimin fişekçisi...

Batının, teknoloijik ve maddi güç bakımından Doğu halklarından üstünlüğü de, açık olalım, bir gerçekti. Osmanlılar ve Müslüman dünyası özgürlük ve gelişme ilkelerini, iman ve inanç çizgisinden ayırmadılar...

Var olarak kalabilmenin meşru olan tek yoluna sınır da çekilemezdi...

Kıyamete dek, ebed müddet...

¥

Namık Kemal’lerden kurgulanan inanca dayalı Osmanlı’yı ihya projesinin süresizliği, genç Türklerin din-devlet ayırımı üzerine kurguladıkları yenileşme hareketinin “sonsuza dek” hedefiyle zıtlaştı.

Genç Osmanlılardan esinlenen Atatürk politikasının siyasete yerleştirdiği birbirleriyle zıtlaşan “sonsuza dek”liği, Namık Kemal’in özgürlükçü demokratik felsefesiyle zıtlaştığında, devrin muhafazakârları da, kendi inançlarının doğrultusunda bekalarını, kıyamete bağladı...

Osmanlı’yı Cumhuriyet’e dönüşürken ters dalgayla tepe üstü devrilerek, ilerici-gerici ikilisine ayrışan halk, bu ayrışmayı özel ve genelde, bütün ortak hayatlarında, sanki müzelik bir nesneymişçesine korumaya aldılar...

Sofralarında çatal kaşık tutuşundan def-i hacet tarzına kadar farklılıklarını korurken, devlet ve hükümet yetkisini de sıra ile paylaşır oldular...

Vardiya sırası gelip de gücü eline geçiren taraf, karşı tarafın kendince sakıncalı gördüğü kutsallarına veto elini uzatırken, kendi kutsallarına uzatılacak benzer ellerin sırasını beklemeye başladılar...

Bunların siyasi partileri iktidar nöbeti geldiğinde, kıyı bucak belediye meclislerine dek yaygınlaştırdığı karşıtlık asabiyyetini, işçisinden kültür ve sanat hizmetleri ve bürokratik kadrolarına varıncaya dek, sübjektif zeminde vatan için birbirleriyle yarışa başladılar...

¥

Şişli Belediyesi, birkaç yıl önce hayata geçirdiği Kültür ve Sanat merkezine ad olarak,

Nazım Hikmet Kültür ve Sanat evi” adını vermişti...

AKP, ya akledememekten, ya hukuka saygı nezaketinden, belki de yetkisizlikten bu isimlemeye el uzatmadan kendi müdahale sırasını savmıştı...

İlerici kandili İstanbul’u ışıtınca, yenilikçilerin çevreyi düzeltme operasyonu emek zemininden başladı. Kültür ve sanat faslında ise, şimdilik Necip Fazıl’ın eserleri süpürüldü...

Sonrasında, cami, meydan, cadde sokak, isimleri değişim için sıralarını bekliyor olmalı...

Mesela, ilçe belediyelerinin kültür merkezlerindeki kütüphane kapılarından isim plakalarının kerpetenle sökülüp atılması gibi...

¥

Bursa’nın Demirtaş Mahallesi’nde, vaktin birinde, bir mezarlık varmış, büyük mü büyük. Deveciler Mezarlığı...

Sonra çocuk parkına çevirmişler. Benim ilk mektebim de hemen hemen bu park alanının içindeyken ara sıra ip cambazları gelir ve iki direk arasına gerdikleri çelik halat üzerinde bisikletle gezinirlerdi...

1940’lı yıllarda...

Çocuk olarak bizler de, hayret, korku ve endişeyle bu numaraları seyrederdik...

Bunlarınki, “At cambazlığı”, büyüklere seyirlik... 

Akit TV köşe yazarı