BIST9.079,97%3,10
USD32.3654%0.07
EURO35,1286%0.32
ALTIN2.325,21%0.21

Dün Melek, bugün Sadiye Anne.. Ya şehit anneleri nerede?

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
22 Kasım 2020 05:10

Anneler devreye sokulursa..

Olaylar çok kolay, dramatize edilir..

Annelere kim karşı çıkabilir ki?.

Anneleri devreye soktunuz mu..

Haksız iken haklı çıkarsınız..

Akın İpek’in şirketlerine henüz el bile konulmamıştı..

Sadece ihtimaller dillendiriliyordu..

FETÖ’cü Akın İpek, İngiltere’ye kaçtı..

Dönecekti, dönmeyecekti tartışması yaşanırken..

Akın İpek’in, belki de birçok şeyden habersiz Melek annesi devreye girdi..

“Benim oğlumun, toplantıları vardı. Onlardan sonra dönecek” dedi..

Üzerinden 5 yıl geçti..

Tamı tamamına 5 yıl.

Fazlası var, eksiği yok..

Akın İpek dönmedi..

Annesini de, yalancı çıkardı..

Şimdi ise, Selahattin Demirtaş’ın annesi vizyonda..

Cumhuriyet gazetesinin yeni yönetiminin, “Darbeyi Cumhuriyet gazetesi yönetimi içinde yaptılar” diye tanımladığı ve gazeteden kapı dışarı ettiği Murat Sabuncu’nun yazısından alıntılıyorum..

“Sadiye Hanım bir anneden bir anneye gönül bağı olduğunu biliyor” girişiyle tanıtılıyor, Selahattin Demirtaş’ın annesinin sözleri..

“12 Eylül dönemiydi. 5 yaşındaydım. Babamın alındığı gecenin her anı aklımda. Babamı gece yarısı aldılar. Gece yarısı kapının büyük bir hızla vurulmasıyla uyandık. Annem çok soğukkanlı bir kadındı. Vakit kazanmaya çalışıyordu. Polisler, küfür, hakaret…”

Tamam..

12 Eylül darbecilerine kim bugün destek veriyor ki?

Affedersiniz, bir daha soracağım..

Şu an Selahattin Demirtaş’ın birlikte yol yürümek istediği CHP değil mi, 12 Eylül darbecilerinin yıllarca bu ülkede yargılanmadan zevkü safa içinde yaşamasını sağlayan?

Oğul Selahattin Demirtaş, CHP ile yol arkadaşlığı yapacak..

Anne Sadiye Hanım, bize o zalimlerin vicdansızlığını anlatacak..

Sonra dönüp, ikisi de bize vuracak..

Bu nasıl bir vicdansızlık?

Bu nasıl bir insafsızlık?

Sadiye Hanım’ın sözleri bunlarla sınırlı değil..

“Bu ne biçim kanundur, ne biçim Müslümanlıktır, benim oğlumu götürmüşler dünyanın köşesine. Hiç mi merhametin yok, Müslümanlık böyle bir şey midir?”

Müslümanlık deyince, hesap vereceğimiz gün aklımıza gelir..

Hayır, bu dünyadaki hesap ne ki?

Ahiretteki hesap, aklımıza gelir..

Gerçekten sorulunca orada, “Selahattin Demirtaş’ın suçu neydi ki, cezaevine konuldu. Ve sen de bu cezaevine konulmasına itiraz etmedin” diye..

Ne cevap veririz?

Tüm samimiyetimle söyleyeyim..

Hiçbir hesap, hiçbir menfaat, hiçbir takıyye olmaksızın cevap vereyim..

“Hiçbir günahı olmayan, kurşun sıkanların bile hiçbir sorumluluk yükleyemedikleri askerlerin hatırına, ben Selahattin Demirtaş’ın cezaevine girmesine itiraz etmedim.”

Daha da açayım..

“O terörün sorumluluğunu üzerinde taşıyan Apo için, ‘Daha durun, Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini’ dediği için, Selahattin Demirtaş’ın cezaevine girişine bir Müslüman olarak itiraz etmiyorum..”

İtiraz edersem, şehit annesi bana sorar:

“Bu ne biçim kanundur, ne biçim Müslümanlıktır, benim oğlumu öldürmüşler.. Öldürenlerin heykelini dikecekleri kurtarmaya çalışıyorsunuz.. Hiç mi merhametiniz yok, Müslümanlık böyle bir şey midir?”

Ne cevap veririm?

Ne cevap verebilirim?

Selahattin Demirtaş’ı, hayatımda ne gördüm, ne konuştum..

Bireysel olarak, ne faydasını gördüm, ne de şahıs olarak zararını..

Ama bu ülkenin çocuklarının katillerine..

Bu ülkenin 20 yaşındaki gençlerinin toprağa verilmesine seyirci kaldı ise..

Seyirci kalmayı boşverin..

katillerinin heykelini dikme sözü verdi ise..

Ben bu adamın cezaevinden çıkmasına, nasıl destek verebilirim?

Bana şahıs olarak hiçbir zararı olmasa bile..

Ben böyle bir katil destekçisine, nasıl yardımcı olabilirim?

Anne Sadiye Hanım konuşturulmaya devam ediliyor:

“Erdoğan cezaevindeydi dünya kadar ben ona ağladım. Dedim cezaevindedir. Çıktıktan sonra başbakan oldu. Çocuklar gazete yere serdi ayakkabı koyuyorlar üstüne. Nasıl kızdım, dedim günahtır bunun fotoğrafı var üzerinde.”

Keşke Sadiye Hanım, Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının yayınlandığı gazetenin yere serilmesine itirazından çok daha yüksek sesle..

Oğluna, “Durun daha, Apo’nun heykelini dikeceğim” dediği gün itiraz etseydi..

“Dur oğlum, dur yavrum. Sen kimin heykelini dikiyorsun? Bu ülkenin çocuklarının katilinin heykelini, niçin dikeceksin? Günahtır yavrum!” deseydi..

Tayyip Erdoğan cezaevine girdiğinde, ben ağlamadım..

Cezaevine girersiniz..

Ömrünüz var ise, çıkarsınız..

Selahattin Demirtaş da, girdiği cezaevinden çıkar..

Ama masum gencecik yavrularımızı geri getirebilir miyiz?

Onun içindir ki, Erdoğan cezaevine girerken ağlamadım.

Ama hiçbir suçu olmadığı halde, sadece vatanına askerlik görevini ifa ederken, şu karakolda, bu karakolda baskın yiyip, şehit olan gençlerimiz toprağa verilirken, ağladığım çoktur..

Şu otobüs durağında, bu dükkanın önünde, patlatılan bombalarla öldürülen sivil insanlar toprağa verilirken, ağladığım çoktur..

Bilmiyorum, oğlunu ziyarete giderken trafik kazası geçiren Sadiye Hanım, daha öncesinde, hiç bu olaylardan haberdar değil midir?

Gazete okumaz, televizyon izlemez, dünyadan hiç haberi yok mudur?

PKK’nin nasıl kanlı bir terör örgütü olduğunu bilmez mi?

Oğlunun, PKK’lı teröristlerin cenazelerine katılmayan milletvekilleri için disiplin soruşturması açma tehdidinden habersiz midir?

Bilmiyorum..

Belgeseli çekenler söylesin..

Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yapan Murat Sabuncu söylesin..

Selahattin Demirtaş’ın, öğretmen eşi söylesin..

Affedersiniz, siz, eli kanlı teröristlerle, Murat Karayılan’la Selahattin Demirtaş’ın fotoğraflarını hiç görmediniz mi?

Yaşlı bir anneye..

“Bu nasıl Müslümanlık” diye sordurmak kolay..

Siz söyleyin, 20 yaşındaki gencecik delikanlıları, hiçbir suçları olmadığı halde katleden ahlaksız caniler için “Terörist” bile diyememek, nasıl bir Müslümanlıktır?

Sadiye Hanım’a bir çağrımız olsun..

Boşverin siz oğlunuzu..

Siz söyleyin..

“Bu ülkede askere kurşun sıkan kim varsa., kınıyorum” deyin..

Gelip elinizi öpeyim..

Ama bunu bile söyleyemiyorsanız..

Kusura bakmayın.

İslam’ı istismar eden biz ne laikçiler gördük, ne teröristler gördük..

Bir de siz istismar etimişsiniz, çok mu?

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı