BIST9.068,09%2,97
USD32.3223%0.09
EURO35,0799%0.03
ALTIN2.301,41%1.05

O; Akit’te, “On kupona Çevik Bir”i yazan yiğit kalem idi!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
16 Kasım 2020 08:05

Akit gazetesinin ilk çıktığı yıllardan 28 Şubat sürecinin sonuna kadar, birlikte çalıştığımız Ahmet Kekeç vefat etti. Allah rahmet eylesin.

Hem gazetede beraberdik.

Hem de mahkeme salonlarında.

O yazıyordu. Ben sorumlu müdür olduğum için, onunla birlikte otomatik sanık sandalyesine oturuyordum.

Genç nesile, bugünlerle kıyaslamaları için, Ahmet Kekeç’in yazdığı yazılardan dolayı yargılandığı davalardan birkaç örnek vereyim..

Bizim mahalleden çıkıp, “28 Şubat sürecinde bile, biz böyle baskı görmedik” diyenler belki okurlar..

“Darbe dönemlerinde bile, yargı bu kadar baskı altında değildi. Basın bu kadar kısıtlanmamıştı” diyenler..

Kendileri çekmemiş olsalar bile..

O çileleri çekenlerin yaşadıklarını aktaralım ki, belki utanır, bir daha o sözleri etmezler..

Neden yargılanmıştı, Ahmet Kekeç?

Mesela 28 Şubat sürecinin yanına yaklaşılamayan generallerinden Çevik Bir’in ismi geçen yazısından dolayı yargılanmıştı...

Akit gazetesinde 2 Temmuz 1998’de yayınlanan köşe yazısının başlığı, “10 kupona Çevik Bir veriyoruz” idi..

Güleceksiniz..

“Bu ifadenin neyine, ne davası açılmış ki?” diye soracaksınız..

“28 Şubat’ta bile, biz bugünkü kadar baskı altında değildik” diyenlere sormalısınız, “bu başlıklı yazının neyine, ne davası açılmış?” diye..

En iyisi, iddianameden suç niteliğinde görülen ifadeleri birebir aktarayım, bizim mahalledeki kaypakların, kendi cellatlarına nasıl şirinlik yaptıklarını siz de görmüş olun:

“..sanık Ahmet Kekeç tarafından ele alınan ‘10 kupona Çevik Bir veriyoruz’ başlıklı yazıda, ‘... meş’um ve menfur 28 Şubat sürecinde kahraman ordumuzu, her konunun uzmanı değerli paşalarımızı ve ‘irticayla topyekün savaş’ımızı vulgarize etme yoluna mı saptı? .. Ordunun her bir parçası Sabah’la bedava.. İrticaya karşı ordu veriyoruz. Darbe ve muhtıra dönemleri tarihe karıştı. Artık her başınız sıkıştığında zinde güçleri davet etmenize gerek kalmayacak.. Sabah gazetesi her eve bir ordu kuruyor. Eh, oldu olacak, rütbe ve kıdem durumuna göre 5 kupona Osman Özbek, 10 kupona Çevik Bir, 15 kupona İsmail Hakkı Karadayı Paşa’nın maketini versinler de ‘koleksiyon’da eksik parça kalmasın; kes, yapıştır mevziye sür...’ şeklindeki ifadelere yer vermek suretiyle Devletin Askeri Kuvvetlerinin tahkir ve tezyif edildiği, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.08.1998 tarih ve (...) sayılı yazısına ekli Bakanlık olurundan da anlaşılmış olmakla ...”

Hayır, hayır, atlama çıkartma falan yapmadım. İddianamenin suç olarak tanımlama yaptığı bölüm, aynen böyle..

“Bana komutan telefon açtı mı, telefonda bile hazırol vaziyetine geçer, öylece kendisi ile konuşurum” diyen profesörlerin yağcılıklarının gündem olduğu bir dönemde..

Çevik Bir’in tehditleri sonrasında DYP’li bakanlar ve DYP’li milletvekillerinin istifaları sonrasında, Erbakan Hoca’nın da hükümetten ayrılmak zorunda bırakıldığı günlerin yıldönümünde..

Dinç Bilgin patronluğunda çıkarılan sabah Gazetesi, “Jet, tank, asker” promosyonu ile okuyucusunun karşısına çıktığı günlerde, Ahmet Kekeç bu yazıyı kaleme almıştı..

TSK’ya tek bir hakaret sözcüğü olmadığı halde.. Orduya hakaret suçundan ağır Ceza mahkemesinde yargılanmıştı..

Bir başka iddianamesi: “Akit gazetesinin 18.6.1998 tarihli nüshasının 2. sayfasında sanık Ahmet Kekeç tarafından kaleme alınan ‘Türkiye’nin yakasını bırakın’ başlıklı yazıda, ‘Ne yani ‘İrticayla Mücadele’ yasaları TBMM’den çıkmazsa asker darbe mi yapacak? Asker, 28 Şubat’ta yapacağını yapmadı mı? ‘Sıcak müdahaleden yana göz kırpanlar bunun maliyetini, Türkiye’ye getirisini iyi hesapladılar mı?’ İrticayla mücadele âli maksadıyla şu yarım yamalak demokrasimize bile tahammül edemeyip onu askıya almaktan söz eden güç ve iktidar sahipleri cürümlerinin bedelini tarih önünde nasıl ödeyeceklerini biçtiler mi?.. Geniş bir seçmen kitlesi ve millet iradesi hilafına çıkarılacak yasalar, salt asker istedi diye ‘meşru’ mu sayılacak. Asker ne zamandan beri hükümet programlarını yönlendirir oldu..Kulağı delik bazı gazeteciler YAŞ ihraçlarıyla güç toplayan Silahlı Kuvvetlerin ‘Müdahaleye’ hazırlandığını bildiriyor..’ şeklinde ifadelere yer vermek suretiyle ..”

Evet, abartmıyorum. Merak edene, iddianameyi birebir yollayabilirim.. Aynen böyle.. Bu gerekçe ile, Ahmet kekeç, TSK’ya hakaretten, ağır ceza mahkemelerinde yargılandı..

Alın size, bir de TBMM’ye hakaret suçlaması ile açılan davanın gerekçesinin yazısı: “Kamu işlerini tedvire memur sıradan bir hukukçunun, kendisini parlamentonun üzerinde görüyor ve tuhaftır, milletin seçtikleri de bunu hasmedebiliyor. TBMM bu utançla yaşayamaz.”

İddianameye alınmayan bölümde, rahmetli Kekeç, bu ifadeleri hangi gerekçe ile yazdığını da izah ediyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, o tarihlerde, “Egemenlik kayıtsız şartsız TBMM’nindir” şeklinde bazı caddelerdeki asılı pankartları eleştirip, “TBMM, ulusal egemenliğin ‘yasama yürütme alanında yetkili kıldığı bir organ’ olduğu”nu söylemiş..Davaya konu yazıda da, TBMM’ye yönelik Yekta Güngör Özden’in sözleri eleştiriliyor.

Ama dava açılan, Kekeç oluyor..

Daha birçok dava örneği verebilirim..

Bugün, bunları gülerek okuyanlar..

“Canım bundan da dava mı olur?” diyenler..

Maalesef ki maalesef, “28 Şubat’ta bile, bugünkü gibi baskı görmedik” diyenlere, alkış tutuyorlar..

O, darbecilere boyun eğmemişti..

Solcuları, kendi kavramları üzerinden vuran yiğit bir kalemdi..

Ahmet Kekeç’e Allah’tan rahmet dileğimle.. Ailesine başsağlığı ve sabır niyazımla..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı