BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

Seveyim sizin gazeteciliğinizi!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
13 Kasım 2020 09:52

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın görevinden affını isteyen talebinin, 26 saat birçok basın organında haberleştirilmemiş olmasını, bazı çevreler “Gazeteciliğin Türkiye’de öldüğü” şeklinde yorumluyor..

Ben konuya şu açıdan bakıyorum..

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın istifasına ilişkin paylaşımı, hemen anında haberleştirilmemesi sayesinde, kim ne menfaat elde etmiştir?

Eğer bunu haberleştirmeyen gazeteciler, bir menfaat elde etmişlerse, “Gazetecilik ölmüştür” kanısına ben de katılırım.

Ama görünen o ki..

Berat Albayrak, “Ben evime dönüyorum” demektedir..

Bu durumda, bahsi geçen gazetecilerin Berat Albayrak’tan bir menfaat teminleri söz konusu bile olamaz..

Şu da var..

Berat Albayrak’ın istifasını, kamuoyu hemen anında öğrenemediği için, bir zarara uğramış mıdır?

Kamu menfaati zedelenmiş midir?

Biraz sonra vereceğim somut örneklerdeki gibi, bu istifanın geç haber alınması üzerinden, birileri ceplerini doldurmuş mudur?

Bu bir yana..

Büyük ihtimalle fevri bir çıkışla istifa kararı alındığı apaçık ortada iken...

Ve özellikle de aynı bakan üzerinden yıllardır algı hazırlığı yapan çevrelerin..

Bunu fırsata dönüştürme ihtimalleri yüksek ise..

Zaten istifa ettirmek için yıllardır aynı noktaya ateş ettikleri ve istifa gerçekleştiği anda da, şu şu operasyonlarla, bire iki, bire üç kazançlar için hazırlıklarını tamamlamış iseler..

Aslında o kolay para kazanma heveslilerini ve kumpasçıları da ters köşe yapmak için..

İstifa haberinin geç verilmesi de, bir karşı atak olarak değerlendirilebilir.

Buraya kadarki farklı tezleri, farklı iddia ve savunmaları uzun uzun tartışabiliriz..

Ben farklı bir tezi dillendirebilirim, siz farklı bir tezi dillendirebilirsiniz..

Onun için, olayın bu kısmını uzun uzadıya irdeleme yerine..

Hepimizin ortak kanaatte olacağı noktadan konuya yaklaşalım..

Bu ülkede..

2001 anayasa kitapçığı fırlatma krizi hemen sonrasında..

Bir gecede, doların değerinin 67 kuruşlardan, 1,4 TL’lere çıktığı günde..

Bu devalüasyondan habersiz milyonlar var iken...

O devalüasyonu haber almış olsa, ülke iç savaşa bile girebilecek kadar büyük bir çalkantı ile karşı karşıya kalabileceği açık iken..

Bu ülkenin Merkez Bankası’nı teslim ettiğimiz Gazi Erçel..

Kendi parasını, TL’den dolara çevirerek, bir gecede bire iki para kazanmış mıdır?

Kazanmıştır..

Eleştirilecek olan..

Kınanacak olan işte budur..

Bu menfaat yolsuzluğu yazılmaz ise..

Bu hazırdan para kazanma, hele hele Merkez Bankası Başkanlığı gibi önemli bir görevde olan kişi tarafından, bu yolsuzluk yapıldığı halde, bu görmezden gelinirse..

Sessiz kalınırsa..

İşte burada “Gazetecilik ölmüştür.”

Açın bakın, o tarihteki gazetelere.. Açın inceleyin, o günkü televizyon haberlerini..

Kaç kişi, bu yolsuzluğu haber yapmıştır?

Kaç gazete, bunu manşetine taşımıştır?..

Bu yolsuzluğu haber yapamayanların...

Bugün, kimsenin bir kuruş para kazanmadığı..

Belki birilerinin para kazanmayı umduğu..

Ama..

Duyarlı basının sorumlu hareket ederek, “Ben bu haberi 2 saat sonra verirsem, 4 saat sonra, veya bir gün sonra verirsem.. Türkiye hiçbir şey kaybetmez.. Ama belki bu haberin çalkantısı ile.. Bu şok ile.. Belki de birileri milyar dolarlar kazanabilir. Aman oyuna düşmeyelim” diye düşündüğü olayda..

Bu haberi geç görmeden dolayı, hiç kimsenin tek kuruş menfaati olmadığı halde..

“Gazetecilik ölmüş” deniliyorsa..

Benim cevabım şudur:

“Haydi ordan!”

Devam ediyorum, “Gazetecilik ölmüştür” diyenlere cevaplarıma..

Bu ülkede, bakanlar intihar etti..

Gazeteci iseniz, sıkıyorsa, sebebini bulup yazabilir misiniz?

İsmi somutlaştırıyorum..

8 yıl kesintisiz eğitim yasasının çıkması döneminde, DSP’den Milli Eğitim Bakanı olan Hikmet Uluğbay, kafasına sıktığı kurşun ile intihar etmek istemiş, ama ölmemiştir..

Hem de..

Yine bir yolsuzluk iddialı olaydan dolayı, birilerinin cebine milyarlarca dolar girdiği iddiaları ile bağlantılı olarak bu intihara teşebbüs olayının yaşandığı dillendirildiği halde..

Olayın sır perdesi aralanamamıştır..

Bu ülkede..

Yıllarca valilik yapmış..

Milletvekilliği yapmış..

Hayri Kozakçıoğlu intihar etmiştir..

Sebebi yazılabilmiş midir?

Gerçekten intihar olup olmadığı, anlaşılmış mıdır?

“Gazetecilik ölmüş”müş..

Bu ülkede 21 bankanın içini boşaltıp, 50 milyar doları cebine indiren hortumcuların hemen hepsinin, medya sektöründe gazeteleri ve televizyonları olduğu gerçeği önümüzde dururken..

Bugün çok satan gazetelerin hemen hepsinde önemli köşeler tutan yazar ve gazete yöneticilerinin ya hortumcu Cem Uzan’ın, ya hortumcu Dinç Bilgin’in ya da bir başka hortumcu bankacı-medya patronunun işçisi olduğu gerçeği karşısında..

O gazetecilerden bugüne kadar kim hesap sorup, “Bey baba.. Yıllarca gazetelerde köşe kapmışsınız, gazetecilik yaptığınız iddiası ile, ahkam kesiyorsunuz. Şu patronunuz aleyhine yazdığınız tek satır yazıyı bize gösterebilir misiniz” denilmiş midir?

Bırakın hortumcu patronu hakkında iki satır yazı kaleme almasını..

Hemen hepsi..

Saygı Öztürk’den başlayın..

Uğur Dündar’dan geçin.

Emin Çölaşan’a uğrayıp..

Ertuğrul Özkök’eve daha aklınıza ne kadar gazeteci kılıklı adam gelirse..

Hepsi için sorgulayın..

Ya İmarbank hortumunun faili Cem Uzan’ın işçisidirler..

Ya Etibank hortumunun sorumlusu Dinç Bilgin’in işçisidirler..

Ya İktisat Bankası hortumcusu Erol Aksoy’un adamıdırlar..

Ya Cavit Çağlar’ın televizyonunda yorumcudurlar..

Hodri meydan..

Gazeteci idiyseniz..

Çıkın gösterin, bu patronlar hortumları sürdürürken, siz tek satır eleştiri ile, bu kişilerin tekerine çomak sokmaya cesaret edebildiniz mi?

Edemediniz..

Şimdi..

Başkalarına..

“Hani hani, istifayı göremedin” diye nanik yapıyorsanız..

Cevabım nettir..

“Bizim alnımız ak..

Siz bu milletin kör kuruşuna el uzatan adamların hortumlarına sessiz kaldığınız olaylara bakın..”

Der, geçerim..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı