BIST9.722,09%0,80
USD32.5929%0.08
EURO34,9907%0.41
ALTIN2.427,05%0.16

İnönü ile Erdoğan farkı!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
23 Ekim 2019 01:32

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açtı konuyu..

Yoksa..

1920’lerdeki savaş kaçkını İsmet İnönü ile..

2019’daki dünya lideri Tayyip Erdoğan’ı kıyaslamaya hiç niyetim yoktu..

Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında anlatıyor:

“İnönü, Lozan toplantısına gider. Bakar ki kendisine küçük koltuk tahsis ederler. İnönü geriye döner. İnönü ‘Aynı koltuktan bulduktan sonra geliriz’ der. Onur, şeref, haysiyetin korunması budur!”

Kılıçdaroğlu hemen devamında da, Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı yerine, Başkan Yardımcısı ile görüşmesini dile dolayıp, eleştiride bulunuyor..

Oysa..

İnönü koltuğu beğenmemiş, kriz çıkarmış ama..

Koltuğu kaptıktan sonra.

Önüne ne konulduysa, “Peki” demiş.

“Peki” dediği için de, Ege’deki burnumuzun dibindeki adalar ya Yunanistan’a verilmiş.. Ya da bölgeye yüzlerce kilometre ötedeki İtalya’ya verilmiş..

Sahada kazanmadığımız tek bir hakkı, Lozan anlaşması ile elde etmiş değiliz..

Lozan’da masada kabul edilen ne var ise, hepsi sahada zaten kazandıklarımızdan ibaret.

Masada kabul edilenlerin, sahada kazandıklarımızdan eksiği var, fazlası yok..

Buna rağmen, İnönü’nün koltuk muhabbeti, vatanı satmanın önüne geçiriliyor..

Ya Tayyip Erdoğan? Ya Erdoğan’ın karşılaştırılmak istenilen ve tahkir edilen görüşmesi ne?

ABD’nin özel yetkili Başkan Yardımcısı ile görüşmesi..

Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı ile nerede görüşmüş?

Amerika’da mı?

Yoo..

Görüşme Türkiye’de yapılmış..

Yani görüşme, Erdoğan’ın ev sahipliğinde yapılmış..

Muhatabının ayağına giden, Erdoğan değil, ABD’nin Başkan Yardımcısı olmuş..

Görüşmeler sırasında, dakika dakika gelişmeleri sosyal medya hesabından paylaşımlarla takip ettiğini gösteren de, ABD’nin Başkanı..

Yani, “Yardımcım, sen git hallet. Benim çok işim var” modunda bir tavır söz konusu değil..

“Ben tam yetkili yardımcımı, senin ayağına gönderiyorum. İhtilafa düştüğünüz konularda, ben telefonun ucunda hazır bekliyorum, katkı sunacağım” modunda bir görüşme..

Ve..

O görüşmenin de, Başkan tarafından bizzat adım adım takip edildiğini gösteren bir açıklamalar silsilesi de önümüzde duruyor...

Bunları aktardıktan sonra..

Gelelim benim için esas önemli konuya..

Türkiye, aylardır ne söylemiş ise.

Onların hepsini, ABD’ye kabul ettirmiş olması...

“Biz güvenli bölge kurulmasını istiyoruz” demişiz.

ABD Başkan Yardımcısı ile yapılan görüşmede bu kabul edilmiş.

“PYD silahlarını bırakmalı” demişiz..

O silahları veren zaten ABD olduğu halde.. ABD’nin Başkan Yardımcısı/Başkanı itiraz edememiş, bu şartı da kabul etmiş..

Daha önceki görüşmelerde, “Birlikte devriye atma, işi zamana yayma” gibi oyalama taktikleri bilindiği için.. 

Bu sefer istediklerimizin takvime bağlanması ve bu takvimin de kısa süreli olması istenmiş.. O da kabul edilmiş.. Sadece 120 saat süre verilmiş.. 

O süre de dün akşam saatlerinde dolmuş..

Dolayısı ile, ABD’den ne istemiş isek, hemen hemen hepsini almışız..

 Ama bizim Bay Kemal, Tayyip Erdoğan’ı, 1923’ün İnönü’sü ile karşılaştırma yapmaktan geri durmamış..

Olaya bir de şu açıdan bakmalıyız..

Lozan anlaşması öyle bir ihanetti ki..

Hemen ardından, Meclis feshedildi..

Çünkü Meclis’te, büyük itirazlar vardı..

O ihanet sözleşmesinin görüşmesini yapan ise, İsmet İnönü idi..

Peki..

ABD Başkanı ile değil de, yardımcısı ile görüşüldüğü için, Tayyip Erdoğan’a kılçık atmaya kalkanlar, varılan mutabakat için ne diyebiliyorlar?

Bir itirazları var mı?

Görebildiğim kadarı ile, ciddi hiçbir itirazları yok..

Topu topu, dedikleri şu:

‘Senin, çocuklarının, ailenin mal varlığını araştıracağız’ diye sopa gösterildi. Çıkıp aslan kesilmesini beklerdik. ‘Araştırmazsan namertsin. Ben hesap vereceksem Türk milletine hesap veririm’ diyecektin, ama demedin.”

İtiraza bakın..

ABD Başkan Yardımcısı ile yapılan görüşme sonrasındaki mutabakat, sözümona ABD’nin tehdidi ile imzalanmış.

Birazcık aklı olan, bunu söyleyebilir mi?

“5 günlük bir süre”den başka Türkiye için hiçbir olumsuz yönü olmayan.

Haydi dün Rusya ile yapılan görüşmelerden sonra Türkiye’nin kabul ettiği ek 150 saatlik süreyi de göz önüne alarak söyleyelim..

12 günlük ek süre dışında..

Türkiye’nin ne kaybı var?

Hiçbir şey..

Ama ABD için..

Verdiği silahların imha edilmesini kabul eden..

Eğittiği PYD’lilerin bulundukları yerden çekilmesini kabul eden..

Türkiye’nin görüşmeler başındaki tüm taleplerini kabul eden ABD, bu sözleşme ile kazançlı çıktı, kim diyebilir?

İnönü’nün bir de Johnson mektubu vukuatı var ki...

O tam evlere şenlik..

Dönemin ABD Başkanı, Başbakan İnönü’ye mektup yazıyor..

“Kıbrıs’ta bir harekata girişirseniz, bizi unutun. Verdiğimiz silahları kullanmayı unutun. Unutun, unutun, unutun” diyor..

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sandalyeyi kabul etmedi, koltuk istedi” dediği ve bu isteği ile “onurlu, şerefli” bir çıkış yaptığı ileri sürülen İsmet İnönü ne diyor?

“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o yeni dünyada yerini alır!”

Caaart, kaba kağıt..

Haydi onu dedin..

Sonra ne yaptın?

Yani yeni dünya kurulması için ne yaptın?

Türkiye olarak yeni dünyanın neresinde yer aldın?

En önemlisi, bugün Erdoğan’a yapılan itirazlardaki “operasyon” açısından İnönü ne yapmıştı?

Bir adım atabilmiş miydi?

Hayır..

Harekatı yapamamıştı..

Yazılan mektubu, sineye çekmişti..

Erdoğan ise, kendisine yazılan mektubu çöpe attığı gibi..

Mektubu yazanın da, yardımcısını ayağına getirdi..

Daha “Fark ne” diye soran mı var?

ABD’den sonra, dün akşam saatlerinde açıklandığı üzere..

“Rusya ile de anlaşma yapılmış olması ve sadece ek 150 saat verilerek, Rusya’ya da PYD’nin bölgeden süpürülmesinin kabul ettirilmesi”ni hatırlatırsam..

Belki Kemal Bey’in kafasına da, gerçekler girmiş olur..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı