BIST9.132,30%0,97
USD34.2309%-0.07
EURO37,4798%-0.46
ALTIN2.870,99%-0.55

Seri katili aklayıp, dindarları suçlayan Fikri Durmuş!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
09 Ekim 2024 10:17

37 insanın öldüğü ve hâlâ sırrı çözülemeyen Madımak olaylarının kilit ismi Fikri Durmuş Sağlar, yine karanlık olaylarda kirli roller üstleniyor..

Bilmeyenlere hatırlatalım.

Madımak olayının yaşandığı tarihte, Fikri Durmuş Sağlar, Kültür Bakanıdır.

Ve bir başka yerde düzenlenecek Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ni, Sivas merkezine aldırıp, o karanlık olayların yaşanmasının alt yapısını oluşturduğu iddia edilin kişidir..

Niçin etkinliğin düzenleneceği yer değiştirilmiştir, niçin tam da emniyet tedbirlerinin alınması için il merkezinden başka noktalara görevlendirme yapıldığı bir tarihte, Aziz Nesin’in Sivas’a götürülmesi sağlanmıştır, hâlâ meçhul..

Biz bugüne gelelim..

Seri cinayetlerin anlatıldığı yabancı isimlerin yazdıkları vahşet güzellemeleri içeren yayınları okuyup, sonunda iki genç kızı vahşi şekilde öldüren. Kendisi de intihar eden Semih Çelik üzerine, bir yazı kaleme almış, Fikri Durmuş..

Başlığı, “Kim şizofren yaptı?”

Hani Semih Çelik şu an yaşıyor olsaydı..

“Cezaevinden kurtarmak için çabalıyorlar” diyeceğim de.

Adam intihar etti.

O zaman, “Şizofren ya.. Çok da üzerine gitmeyelim” bakış açısının arkasında ne sebep yatıyor olabilir?

Şu Fransız’ın, bu Alman’ın, o Rus’un, ötekisi İngiliz’in, diğeri Amerikalı’nın benzer seri cinayet kitaplarının Türkiye’de yaygınlaşmaya devam ettirilip, yeni vahşi cinayetlerin işlenmesine ortam hazırlanması için, “şizofren” yönlendirmesi yapılmış olabilir..

Aslında katil Semih Çelik hayatta olsa ve onu cezaevinden kurtarmak için böyle bir yazı kaleme alınmış olsaydı..

Suça tahrik içeren o kitapları gözlerden kaçırmak isteyen bu yazı karşısında, çok daha masum kalırdı..

Çünkü bir katili kurtarma amacına matuf olurdu.

Bugün ise, yüzlerce muhtemel katili, cinayetlere hazırlayan bir bakış açısı sergileniyor..

Diyor ki, Fikri Durmuş:

“Bir şizofrenin, vahşice öldürdüğü, parçaladığı eski sevgilisinin baş ve kollarını İstanbul surlardan caddeye attığı dehşet dolu olay, Türkiye’de tarifsiz bir infial yarattı...”

Eeee..

Şizofren deyip, suçun üstünü örtecek miyiz.

Zülfü Livaneli’nin, katilin kitaplığındaki yazmasını unutacak mıyız?

Yabancı kitapları Türkçeye çevirip, Türk toplumunu zehirleyenleri unutacak mıyız?

Bakın vicdansızlığa bakın.

Bakın rezilliğe bakın.

Suçunu örtmek için, başkalarına iftira atma sahtekarlığına bakın..

Fikri Durmuş yazıyor:

“Toplumsal iklimin etkilerini, siyasal yönetimlerin yani iktidarların yarattığı düzeni, bireyin yaşam biçiminin değiştirilmesi için yapılan zorlamaları yakından incelemeliyiz…”

Vay vay vay..

Seri cinayetlerin anlatıldığı kitapları siz Türkçeye çevirip, “Basın hürdür, sansür edilemez” edebiyatı yapın..

Bir tane kitap için, “inceleme yapıyoruz” denildiğinde, “Bak bak.. sansüre bak” diye ahlaksızca saldırılarda bulunun..

Sonra..

O seri cinayetlerin, hem de tam Semih Çelik’in işlediği türden birden fazla kadın cinayetini anlatan ve kadınların bedenleri üzerinden birleştirme seansları düzenleyen kitab, katilin evinde çıksın..

Siz kalkın, o kitaplarda yazılanları sorgulayacağınıza.

O kitapları Türkçeye çevirenleri, izin verenleri sorgulayacağınıza..

AK Parti iktidarına saldırın:

“Toplumsal iklimin etkileri” deyin..

TİP’li Ali Sinan Çulhaoğlu’nun çevirdiği kitabı saklayın..

“Siyasal yönetimlerin yani iktidarların yarattığı düzen” deyin..

İngiliz toplumuna hitap edebilecek kitabı, Türkiye’ye getirmenin vebalini unutturun..

“Bireyin yaşam biçiminin değiştirilmesi” deyin..

“Türk toplumunu değiştirmek için, İngiliz emperyalizmini kök saldırmak için yaptığınız yayıncılık faaliyetlerinin üstünü örtün..

“Yapılan zorlamaları yakından incelemeliyiz…” deyin..

Kitap adı altında, gençleri nasıl zehirlediğinizi kimsenin farketmemesi için, elinizden geleni yapın..

Kitaplığında İngilizce’den TİP’li birisinin çevirdiği Kukla kitabı çıkan seri katil üzerinden, Fikri Durmuş bakın kimi suçluyor:

“Yargının tarafsız olmadığını bilen, eğitimin bilimsellikten uzaklaştırıldığı için okuduğunu anlamayan, muhakeme yeteneğini kaybetmiş dolayısıyla farklı bir yaşam sürdüren gençlerin bir de din tacirlerinin ‘dindar ve kindar’ bir nesil istiyoruz dayatmalarıyla karşılaşmaları, ‘akıl sağlıklarını kaybetmelerinin’ başlıca nedeni olduğunu düşünmeliyiz…

Yaa..

Gördünüz mü..

İngilizce’den çevrilen Kukla kitabını oku.

“Vahideddin’i bilir misiniz, İngiliz mandası istiyordu” diye dindarları tahkir ettiğin halde. İngiliz’in romanını bile sen Türkçeye bir TİP’li adama çevirtip, gençlere okuttur..

Okuttuğun kitaptaki zehirlenmiş gençler, kitaptaki gibi birden fazla öldürdüğü insanın vücut parçalarını yanyana getirmeye kalksın..

Sorumlusu da, dindarlar olsun..

Fikri Durmuş, tam bir fikri durmuş..

Hakkını yemeyelim, Fikri Durmuş, yabancı örf ve adetlerini toplumumuza zerketmeye çalışan kitapları eleştirmemiş ama.

TV dizilerini eleştirmiş.

Haklı da..

“TV dizilerinde, mafyanın her şeyi yapabileceğini, uyuşturucu ticaretinin hedeflenen zengin yaşam biçiminin kaynağı olduğu, öldürmenin çok sıradanlaştığı ve gücün insanları köleleştirdiğini anlatan ve senaryolarında yapay dünyalar yaratan görsellerin gençleri etkilemesi, bugüne nasıl gelindiğinin sadece birkaç nedeni…”

Bu nokta doğru..

RTÜK’ün bu açıdan yapması gereken çok şey var, bu da doğru.

Ama o kitaplar var ya o kitaplar..

Roman adı altında.

O tiyatrolar var ya, o tiyatrolar..

Sanat adı altında..

O gösteriler var ya, o gösteriler..

Sosyal etkinlik adı altında.

Toplumu zehirliyor..

Ama Fikri Durmuş sorumlu olarak bizleri gösteriyor:

“Peki bu duruma gelmenin nedeni nedir?

Siyasal İslamcıların devleti işgal etmesi neticesinde, laik demokratik sosyal hukuk devletinden vazgeçen ülkemiz, devlet ciddiyetini, otoritesini ve anayasal egemenliğini kaybetti…”

Bre müfteri, Muğla’da, annesi de babası CHP il yönetiminde olan, tam da sizin istediğiniz hayat tarzı ile yaşayan, Cemal Metin Avcı, üniversite öğrencisi olduğu belirtilen Pınar Gültekin’i, betona gömerek öldürmedi mi?

Bunun da sorumlusu biz miyiz?

Hangi kafayı yaşıyorsunuz siz?

Ben bu soruyu sorarken, Fikri Durmuş, hangi kafayı yaşadığını kendisi itiraf ediyor:

“Türkiye’de alkollü içkilere sürekli yapılan zamlarla tüketimin azalması beklendi, ama kaçak içki yapımını hızlandı, insanlar bu yüzden ya kör oldu ya da öldü…

İçki pahalandı ama uyuşturucu ucuzladı…

İçkiye yapılan zamla acaba uyuşturucu tüketiminin daha da artırılması mı hedefleniyor?

Bu iktidar milletin güvenini kaybettiği için benzeri her şey sorulabilir!” diyerek sanki suç yoğunlaşması sadece uyuşturucuda varmış, alkol alanlar pir-ü pak imiş gibi bir algı oluşturuyor.

Ben de pes diyorum.

Pes, Fikri Durmuş!

Not: Tevafuk mu dersiniz, ibret alması için bir tesadüf mü dersiniz..

Bu adamın tam adı, Fikri Durmuş Sağlar..

Fikri var imiş de mi durmuş, yoksa zaten yok muymuş, takdir sizin..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı