BIST10.504,96%1,79
USD32.2862%0.03
EURO35,0378%-0.28
ALTIN2.474,10%0.32

Bu ülkede, süpürülecek o kadar sahtekâr var ki!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
02 Mayıs 2024 11:33

Dün 1 Mayıs idi. Mustafa Kemal döneminde bırakın Taksim’de, Türkiye’nin hiçbir yerinde kutlanmasına izin verilmeyen, daha doğrusu o dönemde bir yıllığına onay çıkan, sonrasında yasaklanan İşçi Bayramı..

Şimdi 81 ilimizde etkinlikler düzenlenebiliyor. Sadece İstanbul’un Taksim meydanında, “Burada zaten iktidar partisi de miting düzenleyemiyor. Hani sizin ‘Diktatör’ dediğiniz Tayyip Erdoğan var ya. O da Taksim’de miting düzenleyemiyor.. Ya Yenikapı’da, ya Atatürk Havalimanı’nda mitinglerini düzenliyor” gerekçesi de gösterilerek, “Taksim’de olmaz” deniliyor.

Ama bir avuç kutlu ve putlu azınlık, şımarık çikolata çocukları gibi “İlla da illa Taksim” diye diretiyor..

Halbuki, “Sendika temsilcileri, Taksim’e girebilir, çelenk de koyabilirler” diye sembolik anmalara izin verileceği de belirtilmişti. Nitekim Taksim anıtına çelenk koyanlar da oldu. HAK İş, Filistin bayraklı kutlama çelengi ile günün en anlamlı mesajını da verdi..

Ama 1977’de yaşanılan travmayı tekrarlama ve üzerinden istismara kalkışmak için..

“Taksim de Taksim” dediler, durdular..

Yıllardır böyle idi..

Bu yıl da böyle oldu..

Tüm dünya ile birlikte, canlı olarak seyrettik ki..

Polislere, ellerindeki sopalarla, taşlarla vuranlar. Yoruldukça geri çekiliyor, yerlerine diğer göstericiler geliyor, onlar da yorulunca, tekrar öncekiler saldırıyor..

Bu görüntüleri, “İnanılmaz tedbirler. Neyin engellenmesi bu. Taksim’i kimden koruyorsunuz. Taksim’e çıkılacak” türünden slogan konuşmalar eşliğinde izleyicilere aktaran tv muhabirleri..

Ve polise vurulduğunu değil, polisin göstericilere izin vermediğini öne sürerek yayın yapanların açık tahrikleri sonucunda gerginlik oluşunca..

Bir polis amiri “Gazetecileri süpürün” demiş..

Vaaaay, sen misin bunu diyen..

Kardeşini Kadıköy Belediyesine işçi olarak değil, Başkan Yardımcısı olarak koltuğa oturtan Deniz Zeyrek, “Haddini bilsin o adam. Sen kimi süpürüyorsun. Utanın” ile başlamış, “Sonra o polisler, özlük hakları ile ilgili hakkımızı savunun diyorlar” ifadesi ile de, polislere tehdidi yapıştırmış..

Sözcü’de dün yayınlanan yazısında, Deniz Zeyrek terör örgütlerinin savunuculuğunu zaten deklare etmişti..

PKK’nın Kandil’den 1 Mayıs ile ilgili çağrısını yok farzederek, şöyle yazmıştı, dünkü köşesinde:

“57 terör örgütü Taksim çağrısı yapıyormuş. Güvenlik sorunu olurmuş. Taksim işlek bir yer olduğu için miting esnafın ve vatandaşların temel haklarını olumsuz etkilermiş! İnanılmaz gerekçeler değil mi? Memlekette milyonları Taksim’e yığabilecek 57 terör örgütü varsa vay halimize...”

Hokkabazlığa bakın..

Bakan, “Terör örgütlerinin işçi bayramını zehirlemek için tehditte bulunduğu”nu hatırlatıp, “Güvenlik amacı ile Taksim’in kısıtlandığını, tedbirlerin alındığını, diğer yerlerde miting düzenlenebileceğini” söylüyor.

Zeyrek efendi “Memlekette milyonları Taksim’e yığabilecek 57 terör örgütü varsa vay halimize..” diyor.

Kimsenin, terör örgütlerinin milyonları miting alanına yığacağını söylediği yok.

Ama bir kişi ile.

O milyonların bulunduğu alanda patlatılacak bomba sayesinde, yine onlarca milyonluk Türkiye’nin huzurunu kaçırabilirsiniz.

Bir bombaya bakar iş..

Ama bunlar mankafa.

Suruç’ta bomba patlatıldı, 10 yıldır istismarını yapıyorlar.. Ankara Gar’da bomba patlatıldı. Yol arkadaşlarının kanları üzerinden, yıllardır kendilerine koltuk ve makam rantı oluşturuyorlar..

Ve “Süpürün” denilince de..

Zıplıyorlar..

Kim söylemiş, hakkedene mi söylemiş, hangi şartlar altında söylemiş, ayrıntıları yok..

Ama ben kendi adıma söyleyeyim..

Bu ülkede, her meslekten süpürülecek çok adam müsveddesi var..

1977’de “Suikast düzenlenecek, mitingi iptal eder misiniz” denildiği halde, halkı da kışkırtarak Taksim’e toplayan ve kendi konuşması olaysız bittiği için, ‘Korkulan olmadı’ diyerek, dünkü yazısında hayatın kendi canları üzerine kurulu olduğu kibri ile kalem oynatan, Ecevit’in konuşma yapmasının saatler sonrasında aynı gün akşam, aynı meydanda 40’a yakın işçinin can verdiğini görmezden gelen Uğur Dündar’lar..

Bir ay önce 29 işçinin can verdiği Beşiktaş’taki gece klübü yangınını, sorumluları CHP’li Beşiktaş ve İBB başkanları olduğunu bildikleri için, ağızlarına bile alamayan ama Taksim ısrarını dün sürdüren işçi sendikalarının yöneticileri..

Günler geçti, hâlâ ne amaçla açıldığı belli olmayan parktaki çukurda 5 yaşında bir çocuk öldüğü halde, tedbir almayan İBB personelini bırakıp, “cenazenin iki günde teslim edilmemesinin sorumluları araştırılmalı” utanmazlığını gösteren belediye başkanları..

Daha dün..

Çevik Kuvvet polislerine saldıran göstericileri savunup, olayı “Abluka, yasak, polis müdahalesi... İşte İstanbul’un 1 Mayıs’ı!” başlığı ile haberleştirmeye kalkışan..

“AYM’nin hak ihlali kararına rağmen, İçişleri Bakanlığı 1 Mayıs için Taksim’e yasak koydu. İktidar İstanbul’u abluka altına alırken, Saraçhane’de bir araya gelen işçilerin Taksim’e yürümek istemesi üzerine ise polis müdahalede bulundu” diye yazan Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri..

Ama aynı günkü gazetelerinde..

İsrail polisine direnen Türk için “saldırgan” diyen Cumhuriyet gazetesi..

Evet, yanlış okumuyorsunuz..

İsrail polisi, işgal altında tuttuğu alanda, bir Türk vatandaşı ile kavga yaşanıyor, İsrail polisi Türk kardeşimizi kafasından yakın mesafeden vurup, öldürüyor..

Cumhuriyet gazetesi, kavga edilen İsrail polisi olunca, polisi haklı görüyor. Kavgaya tutuşanı Türk de olsa, saldırgan olarak ilan ediyor..

Kavga edilen Türk polisi olunca, Türk polisini suçlu ilan ediyor..

Hatta, “İsrail polisini bıçaklayan imam öldürüldü” utanmaz başlığını bile atabiliyorlar.

İsrail polisinin, işgal altında tutulan topraklarda devriye gezdiğini, öldürülen Türk’ün aslında İsrailli polisi bıçaklamadığı, bıçaklamış olsa idi, polisin de yaralanmış olacağını.. Ama böyle bir açıklamanın olmadığını.. Polisin aslında gözaltına almakla yetinmesi gerekirken, o Türk’ü, kasten yakın mesafeden ateş ederek öldürdüğünü yazmıyor Cumhuriyet..

Ama sıra Türk polisine gelince..

Türk polisine düşmanlıklarından olsa gerek..

“Yenikapı’da miting yapabilirsiniz. Maltepe de olur. Kaldı ki, bir heyet de, Taksim’e çıkabilir..” ve daha nice alternatifler gösterildiği halde.. “Hayır, biz sizi dinlemiyoruz. Biz Taksim’e çıkacağız” diyenleri, masum ilan ediyor..

Hayret ediyorum. İsrail polisi ile kavgaya tutuşan Türk için, saldırgan diyen Cumhuriyet..

Türk polisi ile kavgaya tutuşanlara niye saldırgan demiyor..

İsrail polisine aşkınız, Türk polisine düşmanlığınız, nerden kaynaklanıyor, Cumhuriyet’çiler..

Ve bir de Sözcü’den örnek..

Dünkü nüshalarında, Atatürk resimli tişört dağıtan öğretmenin görevden alındığını yazmışlar. Oysa, okulların tümünde, sınıflarda Atatürk fotoğrafı zaten var. Atatürk tişörtü dağıttığı için bir öğretme görevden nasıl alınabilir ki? Araştırıyorsunuz, öğretmenin Atatürk tişörtü dağıttığı için değil, “Köyün tamamı terör örgütüne yandaş” şeklinde sosyal medyada paylaşım yaptığı için görevden alındığı anlaşılıyor. Yani Sözcü, sahtekarlık yapıyor.. Yalan yazıyor..

Evet, “Süpürün” ifadesini kullanan polis amirini tanımıyorum ama.

Ülkede “süpürün” sözünü hakkeden o kadar çok gazeteci, siyasetçi, soldan çarklı sendikacı var ki..

Biri gelse de, İsrail polisine gösterdiği saygıyı Türk polisine göstermeyenleri.. Yalan haber yazanları.. Sorumluluğunu gizleyip, başkasına saldıran siyasetçileri.. “Şunların tamamını süpürse” demeden, edemiyorum..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı