BIST9.079,97%3,10
USD32.3402%0.15
EURO35,1232%0.15
ALTIN2.306,84%1.29

Namaza Engel Tanımayan Adamlar

Abdullah Yıldız

Abone OlGoogle News
24 Şubat 2020 13:34

“Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini Allah’ın zikrinden, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. Allah, böylelerini amellerinin en güzeliyle ödüllendirecek, lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Allah dilediğine hesapsız rızık bahşedendir.” (Nûr 24/36-38).

Müfessirlerin çoğu, ayetteki “evler” ile mescidlerin kastedildiği kanaatindedirler. Allah Teâlâ, o evleri, içinde zikredilmek, tesbihatta bulunulmak ve namaz kılınmakla nitelemiştir ki, bu özellik sadece mescidlere uygun düşer. Burada kastedilen mescidler dört mescid (Ka‘be, Medine Mescidi, Kuba Mescidi ve Beyt-i Makdis) ile bütün mescidlerdir.

Allah’ın “İçlerinde adının zikredilmesi” ifadesi ile şunların kastedildiği anlaşılmıştır: a) Bu her türlü zikri içine alan genel bir ifadedir, b) İbn Abbas’a (r.a) göre, bununla orada Allah’ın Kitabının okunması kastedilmiştir. c) Bu, “Orada, uygun olmayan şeylerin konuşulması yasaktır” demektir.

“Ricâl” (adamlar) kelimesine gelince; Zeccâc şöyle demiştir: “Rical” kelimesi merfûdur. Çünkü Cenâb-ı Hak, “Orada, O’nun için tesbihte bulunun” buyurunca, sanki: “Kim tesbihte bulunur?” denilmiş de buna cevaben, “O ricâl tesbihte bulunur” denilmiştir.

Âlimler, ayette geçen “tesbih”le ne kastedildiğini farklı yorumlamışlardır: Çoğu bunu bizzat namaz manasına almışlardır. Bu manaya alanlardan kimileri bunu, beş vakit namaz manasına alırken; kimileri sabah ve ikindi namazları manasına alıp, “çünkü önce bu iki vakit namaz farz kılındı, daha sonra bunlara (diğerleri) ilâve edildi” demişler; kimileri de bunu, zâtı ve fiilleri hususunda Allah’ı uygun olmayan şeylerden tenzih etmek demek olan tesbih manasında alıp görüşlerine delil olarak şunu söylemişlerdir: “Çünkü Allah Teâlâ, namazı ve zekâtı, “Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten” buyurarak, bu zikre atfetmiştir.”

“Ticaret onları alıkoymaz” ifadesi için bazı âlimler, “Allah onların ticaret yapmakta olduklarını ve bu ticaretlerinin (vb. meşguliyetlerinin), onları zikrullahtan (Allah’ı anmaktan-hatırlamaktan ve Allah’ın Kitabından) alıkoymadığını beyan buyurmuştur” demişlerdir. Hasan el-Basrî şöyle der: «Allah’a yemin ederim ki, onlar ticaret yapıyor olmalarına rağmen, Allah’ın farzları geldiğinde, hiçbir şey onları bu farzları edadan alıkoyamazdı. Onlar hemen namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirlerdi.” Salim’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir pazar esnafına bakıldığında, (namaz) esnasında alış-verişlerini hemen bırakıp, namaza koştukları görülürdü. İşte bunlar, haklarında Cenâb-ı Hakk’ın “Ticaret onları alıkoymaz” buyurduğu kimselerdir.” İbn Mes’ud’dan da (r.a) aynı rivayet nakledilir.

Soru: Cenâb-ı Hak, “Ticaret onları alıkoymaz” buyurunca, bunun içine alış-veriş zaten girmektedir. O halde niçin bundan sonra, “hiçbir alış-veriş” denilmiştir? Buna birkaç şekilde cevap verilir: a) “Ticaret”in içinde çeşitli alış-verişler vardır. Fakat Allah, alıkoyma özelliği daha fazla olduğu için, bundan sonra özellikle “bey‘“ yani “satma”dan bahsetmiştir. Çünkü satmadaki kazanç, sonuçlanmış, kesin bir husustur. Alışverişte bulunan kazanç ise, hem geleceğe matuftur, hem de şüphelidir. b) “Bey‘“ (satma), eşyanın/malın nakit/para ile değiştirilmesi demektir. Şirâ (satın alma) ise bunun aksidir. Binâenaleyh para elde etmeye duyulan arzu, aksini yapmaktan daha fazladır. c) Ferrâ der ki: “Ticaret, dışardan mal getirip satma; bey‘ ise ‘elinin altında olanı satma’ manasına kullanılır.”

Âyetteki “Zikrullah (Allah’ın Zikri)” ile neyin kastedildiğine dair değişik izahlar yapılmıştır: Bazıları, “Bununla Allah’a hamd-ü sena ve dua kastedilmiştir” derken; bazıları da “bununla beş vakit namaz kastedilmiştir” demişlerdir. Buna göre, ‘öyleyse ayetteki “namazı dosdoğru kılma” ile ne kastedildi?’ denilirse, deriz ki: Buna karşı şu iki cevap verilmiştir: a) İbn Abbas (r.a), “Bununla, namazların, vakitlerinde (geciktirilmeden) kılınması kastedilmiştir” der. b)Bu ifadenin, “Allah’ın zikri” ifadesinin bir açıklaması olması da mümkündür. Buna göre, bu “Onlar, Allah’ı hem namazdan önce, hem namazda zikrederler” demektir.

“Namazın ikâmesi” ise, namazı şartlarına uygun olarak, hakkıyla kılmaktır.

Buradaki “zekât” ile de farz zekât kastedilmiştir; çünkü şeriatta farz olan zekât, bu isimle isimlendirilmiş, böyle maruf olmuştur.

(F.Râzî’nin Tefsîr-i Kebîr’inden özetlenmiştir.)

Akit TV köşe yazarı