BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61
Gündem

Cenab-ı Hakk’ın nuru yeryüzünde sönmez

Gençlerle çok iyi anlaştığını, onlardan çok şey öğrendiğini aktaran Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin torunu yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu, sıkça eleştirilmelerine rağmen gençlerden ümitli olduğunu belirterek "Bu dünya insan için yaratılmış, Cenab-ı Hakk’ın nuru da yeryüzünde sönmez. İnsanın var olduğu yerde mutlaka ümit de vardır." dedi.

Abone OlGoogle News
03 Ağustos 2020 14:38

İlim irfan dünyamızın yıldız isimlerinden Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin torunu yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu ile Müslümanca yaşamaktan özgürlükler furyasına, hakkaniyetten ahiret bilincine, mahalle kültüründen eğitim sistemine kadar temel meselelerimize dair bayram tadında bir röportaj gerçekleştirdik.

Müslümanca yaşamak iddiamızda nasıl başarılı oluruz?

Çok çetin bir soru. Müslümanca yaşamak için nebevi ahlakın ne olduğunu iyi tahlil etmek lazım. Nebevi ahlak bize hayatta nasıl erdemli olabileceğimizi ve insan-ı kamil olmanın yollarını gösteren yol haritasıdır. Peygamberleri düşünün, Cenab-ı Hak isteseydi melekleri elçi yapardı. İnsan üzerinden elçi göndermesi uygulanabilirliği bize gösteriyor. İnsan olarak karşılaşabileceğimiz her şeyin, bir insanın yaşayacağı görüp görebileceği her şeyin karşılığı Kur’an-ı Kerim’de var. İyi okumak lazım. O yüzden Müslümanca yaşamak, “Ben güzel ahlak üzere gönderildim” sırrını anlamakla mümkün olur.

Güzel ahlak nerede?

Yani bu ne demek, yukarılarda bir yerlerde bir şey mi? Yoksa hayatımızın içerisinde mi? Güzel ahlakı nerede arayacağız, nerede bulacağız, nasıl yaşayacağız? Bu sorularımızın olması gerek. Aslında basit şeylerde bile görebiliriz güzel ahlakı. Yolda yürürken yanındakini göreceksin, çarpmamaya dikkat edeceksin. Buyurun size güzel ahlak. Bir odadan çıkarken lambayı söndürüp çıkmak. İşte size güzel ahlak. Mesela abdest alıyoruz, ibadet ettiğimizi sanıyoruz. Bir tane kağıtla iki ayağını silebilirsin. Ama akıl başka yerde. Yaptığı davranışla kendini konumlandırdığı yerler çok başka. Suyu çok fazla harcıyoruz mesela abdest alırken. O her damla su için yarın çocuklarımız bizden şikayetçi olacaklar. Çünkü onların hakkını kullanıyoruz. Yani ahlaki güzellikleri yüksek yerlerde aramaya gerek yok. Eğer hayatın içerisinde o küçük ayrıntılara dikkat etmiyorsak, geçmiş ola.

-İnsanlığı esarete mahkum eden bir özgürlükler furyası var. Bu hususta ne dersiniz?

Arap ülkelerinden gelen yönetici hanımlar vardı. Yönetici olmak istiyorlardı. Onlara bir konuşma yapmamı istediler. Onlara da söylediğim şey, kâinatı Rabbimiz bir bütün olarak yaratmış. Ve biz gafletimizden o bütünü parçalayarak falan özgürlük, filan özgürlük derken o bütünlüğü parça parça ediyoruz. Bir de zaten günümüzde sosyal medya bu şeyi daha da körüklüyor. Allah bize “Hakkı ve sabrı tavsiye edin” diye tembihliyor. Biz bunun tersine nefsimizi de azdıran şekilde birbirimizi azdırıyoruz. İnsan insanın kurdu oluyor. Şeytani olanı körükleyen bir kısım medyamız da var maalesef. Bütünüyle suçlamıyorum. Rahmani anlamda kullanıldığı zaman fayda verir. Ama şu anki kullanım şekli ile durup düşünmeden, kelimelerden bile hesap vereceğimizi düşünmeden, aklımıza ilk geleni savuruyoruz.

Suskunluk asalettir

-Bir kısım medyadan daha öteye giden sosyal medya var şimdi. O konuda neler söylersiniz?

Sosyal medya hız istiyor. Çünkü, laf yetiştirmek zorundayız. Söz cambazlığı, o lafı yetiştiremezsen sanki eksik oluyorsun. Suskunluk asalettir, sadeliktir. Müslümana sadelik yakışır. Lazım olduğu zaman konuşacak, ulu orta her lafı savurmak yok. Ahirette kelimelerden de suale çekileceğiz. Pek çok yerde konuşmanın, üslubun adabı üzerine ayet-i kerimeler var. ‘Düşmanınızla dahi güzel konuşun’ diyor. Biz bu kadar muhteşem dinin mensupları olarak savuruyoruz. Hayatın bütününde her şeye karşı sorumlusun. Çünkü Cenab-ı Hak bize, ‘Ben mallarınızı ve canlarınızı satın aldım’ diyor. Parasını ödemiş, bize ait zannettiğimiz her şey ona ait aslında. Haşa kelimelerinden Allah beni mesul tutmasın. Emanet demek ki. “Ben zenginim paramı istediğim gibi harcarım” değil. Emanet çünkü. Biz hayatı parçalıyoruz.

-Bazı kesimler kadın-erkek arasında kutuplaşma istiyor. Biz ise Müslüman olarak iki tarafında hakkına riayet edimesini savunuyoruz. Şiddet üzerinden bu kavga büyütülüyor. Ne dersiniz bu meselede?

Yani her şeyin bir hakkı var. Komşunun da ailenin de. Bu hakikatlerle bağı kopardıkça altından çıkamadığımız problemlerle karşılaşıyoruz. Mesela şiddet bunlardan bir tanesi. Çünkü şiddet netice, sebep üzerinde durmuyoruz. Sebebin temelinde insan var. Kadın, erkek yok. Allah’tan korkmayınca bunu dile getirmenin vebalini de düşünmeyince hep geneli ortalığa saldığımız için pratikte şiddet renk renk, biçim biçim, model model daha da artıyor. Çünkü temele inmiyoruz. Bir işe başlarken kadının erkeğin diye düşünmeyeceksin. İşin ehliyeti neyi gerektiriyorsa, ben yarın öbür gün Allah’a hesap verdiğim zaman bu işi gerçekten iyi yapabilecek miyim? Hakkını gözetiyor muyum? Bunu oturtursa, sen kendini Allah karşındaki durumunu sağlama alırsan oradaki haksız olan şeyde Allah’ın rızasına uygun olarak mücadele edebilirsin. Burada insanın yapacağı tek şey hakikatle bağını sağlamlaştırmak. Allah ne diyor? Cenab-ı Hak neyi işaret ediyor? Bunları düşünmek gerek.

Düşünmediğimiz zaman sistem kazanıyor

-Hakkaniyeti nasıl sağlayacağız?

Nefis dediğimiz şey bütün ilişkilerde kendini belirliyor. Nefsi geriye çekince fotoğrafı daha iyi seyredebiliyoruz. Yeni dünyanın getirdiği yeni ilişki biçimleri var ama biz aslımızla bağımızı çok çabuk kopardığımız için yeni dünyaya göre acaba bu ilişkileri güçlendiren yeni imkanlar bulamaz mıyız? Bulabiliriz ama kafa yormuyoruz. Yani bize sunulana çabuk teslim oluyoruz. Ağızsız dilsiz kabul edip eyvallah diyoruz. Zaten sistemin bizden istediği düşünmemek. Düşünmediğimiz zaman sistem kazanıyor. Sistemden kastım da tabii ki kapitalizmin içinde bir dünya. Öyle bir hızlı gelişimin üzerine düşmüşüz ki, muhasebemizi yapmıyoruz. Bu hıza ayak uydurmak için kendimizi unutuyoruz.

Çarpık bir inancımız var

-Ahirete inandığını söyleyen insanların bile muamelelerinde sanki ahiret yokmuş gibi hareket ettiğini görüyoruz. Bunun sebebi nedir?

Ahiret hayatımızdan maalesef çıkmış. Ahiretle bütünlük bize çok dingin bir dünya kazandıracak aslında. Ama bunu istemiyoruz maalesef. Tamam ahiret orada dursun nasılsa bizim. Böyle çarpık bir inancımız var. İnancımızı biçimsel olarak yaşıyoruz. Ama ahlaki boyutuyla tefekkür etmiyoruz.

-Dev sitelerde insan yalnızlığıyla başbaşa. Mahalleyi kaybetmekle neleri kaybettik?

Siteler insanların özgürlüğünü çok kısıtladı. Nesiller arası köprünün devam edeceği imkanları ortaya çıkarmalıyız. Mesela bir çocuk yaşlılarla gidip görüşebilmeli. Bu çok önemli. Eskiden mahalle terbiye ediyordu. Mesut Cemil, Aksaray’da bir kız görmüş ve kızı takip etmiş. Kız kendi mahallesine girince Mesut Cemil’in etrafını sarmışlar. Dövecekler, sen bizim mahallemizin kızına nasıl takılırsın? Tabii Mesut Cemil’i tanıyınca hemen duruyorlar, Mesut Cemil de çok mahcup oluyor. Eskiden mahallelerde kendiliğinden oluşmuş bir terbiye unsurları vardı. Ailemize problem gelmeden komşunun da hallettiği oluyordu. Kendi evladı gibi görüyordu. Şimdi bu imkan yok. Yok diye bir biçim veremez miyiz? Aynı evler yok belki, mahalle bakkalları yok. Mahalle bakkalları terbiye merkezleriydi. Mahalleden haberdar olunurdu, kimin hastası cenazesi var. Bu imkanlara kafa yormalıyız. İnsana uygun olanın arayışında olmak zorundayız. Bana ne para kazandırır arayışında olunca hepten bağı koparıyoruz.

Nefsimi terbiye ettim diyen yiğit gelsin meydana

-Z kuşağı merkeze alınarak gençlere dair çok eleştiriler oluyor. Siz ise gençlerden hep umutlu bahsediyorsunuz? Onlarla iletişimde nasıl bir metod uyguluyorsunuz?

Benim gençlerle aram çok iyi ve onlardan çok şey öğreniyorum. Gençlere birşeyler aşılamadan önce onları anlamaya yönelik bir gayretimizin olması lazım. Gençler çok çabuk alıyor. Benim metodum gence nasihat, öğüt vermek. Sadece seyrettiririm kendini. Karşılıklı uzun uzun sohbet ederiz. Onu kınamam, yanlış bulmam. Çünkü ben o kadar hata içerisindeyken onu neden yanlış bulayım. Nefis terbiye etmek de öyle basit değil. Terbiye ettim diyen yiğit gelsin, meydan burada yani. Zor mesele. Gence sabretmek lazım, uzun uzun zaman harcamak lazım. Artık aileler bunu veremiyor. Aile başka bir eğitim, sokak başka bir eğitim. Sabırlı olmak lazım, ayna tutmak lazım. Kendimizi de eleştirmeliyiz yanlışımız nerde diye? Ben bir şeyi yapıyorsam gençlere onu yapma diyemem. Farkına varmadan o kadar bencil bir hayat tarzı benimsemişiz ki, sen onun içerisindeyken gence sen bencil olma diyemezsin. Bu dünya insan için yaratılmış, Cenab-ı Hakk’ın nuru da yeryüzünde sönmez. İnsanın var olduğu yerde mutlaka ümit de vardır.

İnsan, İslam fıtratı üzerine yaratılmıştır

-Eğitim sistemi üzerine kafa yoran münevverlerden birisisiniz. Nasıl bir eğitim olmalı kısaca paylaşır mısınız?

Dar görüşler, bizim geleceğimize, çocukların geleceğine engel oluyor. Çünkü ufuklarımızı açamıyoruz. Potansiyelimizi yeşertemiyoruz. Aslında eğitim sisteminin küçük yaşlarda kalp eğitimine yönelik olması lazım. Bilgi artık o kadar mühim değil, bilgi güçtür tamam ama o çocuğa evvela lazım olanı vermek lazım, ondan sonra üstüne bina etmek lazım. Faydasız ilimden de Allah’a sığınırım. Marifetullaha erdirmeyen bilginin bir faydası yok. İnsanlığın katline dönüşüyor. İnsan aşk üzere yaratılmıştır. Zaten bu aşk kelimesi de kötü kötü hırpalanmış bir şekilde kullanılıyor. Aşk dünyayı döndüren kuvvedir. Hakkı teslim etmek üzere bir eğitim yok. Hakkını arama üzerine bir eğitim var. Hakkını ara demek için hakkın ne olduğunu belirleyeceksin. Hakkı teslim etmek üzere bir eğitim olacak, bunu damarlarına hücrelerine yerleştireceksin, gencin de kendinin de. Olacak şeyler bunlar, olmayacak şeyler değil. Yeter ki dert edinelim. Bunlar insanın aslı, fıtratı bunlara uygundur. İnsan, İslam fıtratı üzerine yaratılmıştır. Demek ki bizim aslımız temiz, güzel; öbür şeyler hastalıktır. Hastalık da tedavi edilir.

 

Yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.600 karakter kaldı
×

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir.
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde akittv.com.tr’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Yazılanlardan akittv.com.tr sorumlu tutulamaz.

0 Yorumlar
  • Yeniden eskiye
  • Eskiden yeniye
  • Öne Çıkanlar