Uluslararası gazeteci Fazıl Duygun yazdı: Küreselci “Mülksüzleştirme” Hırsızlıktır!
‘’Peki kazın ayağı gerçekten öyle mi?’’ sorusunu soran Uluslararası gazeteci Fazıl Duygun Küreselci “Mülksüzleştirme” oyununu kaleme aldı.

İşte o yazı;
“Mülkiyet hırsızlık mıdır?” Sorusu herhalde, hepimize ters gelecektir? Hem de bu çağda, hâlâ bu soru mu? Deriz, büyük bir ihtimalle.
Peki, neden böyle bir başlık yazdım? Şu an, küresel çapta konuşulmakta olan bir kavram var: “Satın alma, sahip olma, kirala!” İlk başta, hele ki, bir müslüman için ne kadar da iyi niyetli, kulağa hoş gelecek kavramlar. İnsanların tüketim ve sahiplenmeyi fetişleştirdiği günümüzde, bu yeni kavramları kim benimsemez ki?
Peki kazın ayağı gerçekten öyle mi? Bu kavram, küreselcilerin elindeki devasa medyada ve sosyal medyada niçin böyle öne çıkartılıyor? Buradaki amaç ne?
Malumunuz, dünyada son iki yıldır, başta Davos Toplantıları olmak üzere hararetli bir şekilde “Büyük Sıfırlama-Yeni Sisteme” geçiş toplantıları, konuşmaları düzenleniyor. Ulus devletleri, insanları ve milletleri kurulacak yeni sistemde köleleştirmenin adı diyebileceğimiz “Büyük Sıfırlama” projesini gerçekleştirebilmek için, insanların önce zihninden silmek, sonra da ellerinden çok önemli bir şeyi almak lâzım: O da “mülkiyet, sahiplenme duygusu ve hakkı”.
MÜLKİYET NASIL VE KİM İÇİN DOKUNULMAZ HÂLE GELDİ
1789’da Fransız ihtilâlinden sonra, burjuvazinin çıkarları için “mutlaklaştırılan ve dokunulmaz bir hâle getirilen” mülkiyet hakkı, zaman içinde, orta ve alt sınıfların da, kendi temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde (barınma, küçük ölçekli işyeri, küçük ölçekli ticarî mülkiyet vs.) bir mülkiyet imkânı sağladı. Fransız anarşist felsefeci Proudhon’un “mülkiyet hırsızlıktır” dediği dönemde, Burjuvazi, daha açlığını doyuramamış bir hâlde, derebeylerle, kralların yani, aslında halkın mülkiyetini yağmalamaya devam ediyordu. Burjuvazi, tıpkı ondan önce dokunulmaz olan “asilzâdelik” sıfatı ve kavramı gibi, “mülkiyeti” kendi çıkarları için dokunulmaz bir hak haline getirdi. İşte bu sebepten mülhem, Proudhon “mülkiyete hırsızlık” dedi.
Şimdiyse, aradan geçen 180 yıl sonra, Kapitalizmin geçirdiği onca evre ve insanlığın yaşadığı onca tecrübeden sonra, belli bir dengeye oturmuş olan, alt-orta sınıflar ve burjuvalar, kapitalistlerden oluşan sistem, büyük buhranlara ve çözülmesi çok zor krizlere sebeb olunca, bizzat, bu kapitalist sistem içinde, büyüyüp, dal budak salmış olan, çok uluslu veya uluslar ve devletler üstü, tekno-finans şirketleri tarafından yıkılmak ve yerine “Büyük Sıfırlama-Yeni Dünya düzeni” adıyla, yeni bir sistem getirmek amacıyla, yıkılmak isteniyor. Tekno-finans feodal sistem adını verebileceğimiz bu yeni sistemin sahipleri, yeni bir zihinsel algı operasyonlarıyla, tüketimi fetişleştiren ve bugünlerde son demlerini yaşamakta olan eski tip klasik kapitalizmden kurtulmak için “kiralamak varken, mülkiyet neyine gerek?!” sloganıyla, büsbütün bir mülksüzleştirme projesini yürütülüyor.
Bunun için de, uluslar üstü şirketlerin ve küresel finansın sahipleri, küreselci tekno-finans derebeyleri ; eski tip kapitalizmin dünyayı kirletmesini, kendi yeni sistem propagandasını yerleştirmek için ana malzeme olarak kullanıyor. Yapay et, böcek eti ve yeşil enerji, çevre, iklim değişikliği vs. bu yeni sistemin ana propagandası, zihin operasyonları, algı manipülasyonları için esaslı ve kullanışlı malzemeler.
Ancak, %1 birlik Küreselci tekno-finans derebeyliği, tıpkı 500 yıl önceki, “asilzâde” sınıfından feodal ataları gibi, kendileri dışındaki bütün halkın mülkiyetine göz dikmeye ve onları tekrar mülksüzleştirme amacı güdüyor.
Küreselcilerin " bütün insanlığı mülksüzleştirme" projesine ulaşma çerçevesinde "her şeyi kirala" propagandasıyla yeni sisteme geçmeleri, Fransız anarşist felsefeci ve ekonomist Josef Proudhon'un "mülkiyet hırsızlıktır" iddiasını haklı çıkartacak" gibi. Orta ve alt sınıfların tamamen mülksüzleştirilmesi, küresel çapta bir gaspa dönüşüyor çünkü!
Dünyadaki 8 milyar insandan mürekkep alt ve orta sınıflar bir yana, küresel çapta servetin ve gelirin neredeyse,%60’nın ele geçirmiş, devletleri ve insanlığı 310 trilyon dolar borçlandırmış (bunun 50 trilyon doları, plandemi-pandemi sürecindeki son 2 yılda gerçekleşti) %1’lik azınlık, uluslar üstü şirketlerin sahipleri olan küreselci tekno-finans derebeyleğinin yapmaya çalıştığı ve uygulamaya koyduğu şey, tam da bugün Proudhon’u haklı çıkaracak şekilde tam bir “mülkiyet hırsızlığıdır.” Yani, bunların biz sıradan insanlardan elde ettikleri devasa çaptaki servet aktarımı, daha doğrusu gasbettikleri her şey “artık hırsızlıktır”.
- Yeniden eskiye
- Eskiden yeniye
- Öne Çıkanlar