BIST9.915,62%2,05
USD32.4938%-0.13
EURO34,7464%-0.65
ALTIN2.442,23%0.25
Dünya

Kanla sulanan topraklar: Bağımsızlığının 77. yılında Lübnan ve geçen 77 yılı

Fransa mandası olan Lübnan, 22 Kasım 1943'te bağımsızlığını kazansa da ilerleyen yıllarda ülke içerisindeki iç savaşlar, dış müdahaleler ülkeyi çıkmaza doğru götürdü. Binlerce insanın öldüğü katliamların yapıldığı Lübnan toprakları kanlı bir tarihin izleriyle hala ayakta durmaya devam ediyor.

Abone OlGoogle News
22 Kasım 2020 11:21

22 Kasım 1943 yılında Fransa himayesinden çıkan ve bağımsızığını kazanan Lübnan için her şey yeniden başlıyordu. Lübnan halkı bağımsızlık için mücadele ederek amaçlarına ulaşırken, halkın geriye kalan Hristiyan kesimi ise Fransız mandası olarak yaşamaktan gayet memnundu. 

Arap milletçiliği akımına yakın manda rejimi başbakanları Bişare Huri ile ülkenin Fransızların himayesinde Hristiyan bir devlet olmasından yana olan Emile Edde arasında yaşanan süreç, Lübnan'ın 22 Kasım 1943'te bağımsızlığıyla sonuçlansa da gözler hep onların üzerindeydi.  

İsrail barbarlığı ve iç savaşa götüren olay

İsrail, 14 Mayıs 1948'de işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ederek, Filistinlileri zorunlu göçe mecbur bıraktı. Filistinliler için en acı dönemleri ifade eden 'Nekbe' olaylarında Filistin halkı, İsrail tarafından göç, yağma ve katliamlara maruz kaldı. Bu duruma daha fazla dayanamayan Filistinliler Lübnan'a göç ettirilmek zorunda bırakıldı. O dönemde yaklaşık 1 milyona yakın Filistinli göç ettirildi.

Yaşanan göç sonrası, Lübnan'daki Filistinlilerin varlığından rahatsız olan kesimlerin beslediği düşmanlık kendini göstermeye başladı. Hristiyan Falanjist milisler, başkent Beyrut'taki Aziz Maruni Kilisesi önünde 13 Nisan 1975'te Filistinli mültecileri Tel ez-Zater Kampı'na taşıyan otobüse silahlı saldırı düzenleyerek aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 27 kişiyi katletti. Bu olay, iç savaşın başlangıcı olarak kabul edildi.

Suriye'de savaştaki yerini aldı

Ülkede, siyasi-mezhepsel ayrışma ve silahlanmanın eklenmesiyle olaylar 15 yıllık bir iç savaşa dönüştü. Bazı kişilerin, Lübnan ve Filistinliler arasında yaşanmış bir savaş olarak yorumladığı iç savaşta, Hristiyan Falanjist milislerin yenilmek üzere olduğu 1976 yılında, Lübnan Cumhurbaşkanı Süleyman Frenci, Suriye'nin müdahalesini istedi.

Cumhurbaşkanı Frenci'nin, Suriyeli güçlerin ülkesine müdahalesini istemesinin gerekçesi ise "Suriye'ye temel ürünleri tedarik etme konusunda önemli role sahip Lübnan'daki limanın kapanabilme" ihtimaliydi.
Frenci'nin isteğine olumlu yaklaşan ve Filistin karşıtı cephede yer alan Suriye yönetimi, böylece İsrail ile aynı cephede yer almış oldu.

Lübnan'da Maruni Hristiyanların çoğunlukta olduğu hükümeti desteklemeye başlamasının ardından Mayıs 1976'dan itibaren Falanjist milisleri silah ve askeri danışmanlarla desteklemeye devam eden Suriye ordusu, Lübnan'ın kuzeyindeki Trablusşam ve diğer bazı bölgelere girdi.

İsrail'in Sabra-Şatilla katliamı

Lübnan iç savaşına 1978'de dahil olan ve 1982'de başkent Beyrut'a kadar giren İsrail, iç savaş sırasında Filistinlilere karşı Beşir Cemayel liderliğindeki Hristiyan Falanjist milisleri destekledi. Hristiyan Ketaib Partisi lideri Beşir Cemayel'in cumhurbaşkanı seçilmesinden kısa süre sonra uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmesini gerekçe gösteren milisler, 16 Eylül 1982'de İsrail ordusunun gözetiminde Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına saldırı başlattı.

Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron'un yönettiği üç gün süren saldırılarda, 3 binden fazla savunmasız Filistinli mülteci katledildi. Çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşan Filistinli mülteciler, milislerin kullandığı ağır silah ve bombaların yanı sıra balta ve kesici aletlerle de vahşice öldürüldü. İsrail işgali, 1985'te kademeli olarak ülkenin güneyine doğru geri çekildi ve 2000 yılında Lübnan topraklarından tamamen çıkması ile sona erdi.

Müttefikler karşı karşıya kaldı

Dönemin Cumhurbaşkanı Emin Cemayel, 1988 yılında görev süresi sona ermeden dakikalar önce ilan ettiği geçici askeri hükümetin başına dönemin Genelkurmay Başkanı olan General Mişel Avn'ı getirdi. Avn, bu sırada iç savaştaki müttefiklerinden Falanjist milislerin oluşturduğu Maruni Hristiyan Semir Caca liderliğindeki Lübnan Güçleri'ne karşı da ayrı bir savaş başlattı.

Bu yeni çatışma iç savaş sırasında ortak bir cephe halinde hareket eden Hristiyanlar arasında bir tür ikinci "iç savaş" çıkmasına ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine yol açtı. Savaşın taraflarından Suriye ve Lübnanlı müttefikleri, Avn'ın başbakanlığındaki hükümete itiraz ederken Avn, savaştaki ana dış aktörlerden biri olan Suriye'ye karşı "Bağımsızlık Savaşı" ismini verdiği silahlı mücadele başlattı.

Lübnan'daki farklı din ve mezhepleri karşı karşıya getiren iç savaş, 1989 yılında Suudi Arabistan'ın Taif şehrinde, imzalanan Taif Antlaşmasıyla sona erdi ancak antlaşma etkin olana kadar gruplar arasında çatışmalar bir süre daha devam etti. Anlaşmadan sonra Mişel Avn, hükümet liderliğini İlyas el-Haravi'ye bıraktı ve Lübnan parlamentosu da Mart 1991'de çıkardığı yasayla 1975'ten beri işlenen tüm suçlara af getirdi. Aynı yılın mayıs ayında ise Hizbullah dışındaki tüm silahlı gruplar dağıldı ve Lübnan'ın ulusal ordusunun kurulma süreci başladı.

Ülkede, 1975-1990 yıllarında süren iç savaşta 150 binden fazla insan hayatını kaybederken, yüz binlerce kişi yaralandı, bir milyondan fazlası da ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

İsrail ve Suriye, Lübnan'dan çekiliyor

İsrail'in Lübnan'dan çekilme kararı aldığı 2000 yılında Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed'in ölümüyle ülkedeki siyasi güçler, Suriye ordusunun Lübnan'ın Bekaa bölgesine çekilmesini öngören Taif Anlaşması'ndaki maddenin uygulanması için harekete geçti.

Suriyeli güçler ise eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin 14 Şubat 2005'te başkent Beyrut'ta bomba yüklü araçla düzenlenen saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin ardından gelen uluslararası baskılar karşısında 26 Nisan 2005'te Lübnan'dan tamamen çekilmek zorunda kaldı.

Suriye'nin ülkeyi terk etmesinin ardından Lübnan güçleri, İran ve Suriye destekli Şii Hizbullah'ın oluşturduğu 8 Mart Bloku ile Suudi Arabistan ve Batı ülkelerinin desteklediği Başbakan Saad el-Hariri liderliğindeki 14 Mart Bloku şeklinde ikiye bölündü ve ülkede 2012 yılına kadar birçok siyasi suikast yaşandı.

Lübnan-İsrail Savaşı 

Hizbullah  ile İsrail arasındaki askeri çatışma nedeniyle 12 Temmuz 2006’da başlayan ve 33 gün süren savaşta, 60 civarında İsrailli, binden fazla Lübnanlı öldü ve 100 binden fazla Lübnanlı sivil evlerinden oldu.

Savaş, 14 Ağustos 2006'da ilan edilen ateşkes ile son buldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 1701 sayılı kararı taraflarca onaylandı ve Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri ile Mavi Hat arasındaki bölgeye Lübnan BM Barış Gücü (UNIFIL) askerlerinin konuşlandırılmasına karar verildi.

Lübnan'da Cumhurbaşkanlığı krizi

Lübnan meclisi, 23 Nisan 2014'te görev süresi mayıs ayında dolacak Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın yerine geçecek cumhurbaşkanını seçmek üzere toplandı. Ancak adaylardan hiçbiri 128 sandalyeli mecliste üçte iki çoğunluğu sağlayamadı.
Lübnan meclisi, iki yıldan uzun süren siyasi boşluğun ardından 31 Ekim 2016'da General Mişel Avn'ı ülkenin 13. Cumhurbaşkanı olarak seçti.

Avn'ın seçim sürecine giden yolda, 8 Mart Bloku'nun yanı sıra 14 Mart Bloku'nun güçlü partisi Müstakbel Hareketi dolayısıyla Saad Hariri ile uzlaşıya varması ülkede devam eden sorunların çözümü bağlamında Lübnanlıları umutlandırırken, siyasi arenada da beklentileri artırdı.

Lübnan'da mezhepçilik faktörü

Cumhurbaşkanı Avn, 9 yıl aradan sonra 6 Mayıs'ta yapılan genel seçimlerin ardından Başbakan Hariri'yi 24 Mayıs'ta yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi ancak siyasi taraflar arasında başta bakanlıkların dağılımı olmak üzere yaşanan birtakım sorunlar nedeniyle ülkede aylardır hükümet kurulamıyor.

Bağımsızlığına kavuştuğu 22 Kasım 1943'ten bu yana bölgesel ve uluslararası çekişmelerin kurbanı olmaktan kurtulmayan Lübnan'da İran, bölgede nüfuzu ve çıkarları gereği Hizbullah'ı desteklerken Suudi Arabistan da aynı şekilde ülkedeki Sünnileri temsilen Başbakan Hariri liderliğindeki Müstakbel Hareketini destekliyor.

Bu nedenle siyasi, ekonomik ve sosyal krizlerle boğuşan Lübnan'daki mezhepçilik faktörü her geçen gün daha fazla öne çıkarken, vatandaşın hayatını kolaylaştıracak altyapı hizmetleri konusunda bir ilerleme kaydedilmiyor.

Yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.600 karakter kaldı
×

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir.
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde akittv.com.tr’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Yazılanlardan akittv.com.tr sorumlu tutulamaz.

0 Yorumlar
  • Yeniden eskiye
  • Eskiden yeniye
  • Öne Çıkanlar